Bir adam, kırklarının ortasında, rüyasında ölmüş babasını görüyordu. Kırklarında olan adam, babasının evindeydi ve onunla beraber kahvaltı yapıyor aynı anda da televizyon izliyordu.
Kırklarındaki adam ve babasının görmediği birisi "Burada bir sorun yok" dedi onlara bakarak. "Sadece kahvaltı yapıyorlar." Kendi kendine endişeyle mırıldanıyordu. "Birisi kayıp." Eğilip rüyanın sahibine dokundu. Adam dönüp ona baktı fakat gözlerindeki bakış sanki karşısındaki bu uzun boylu yabancı kişiyi çok iyi tanıyormuş gibiydi. "Kayıp olabilecek birisine rastladınız mı?" diye sordu Rüyalar Lordu.
"Kayıp mı? Bizden kimse kayıp değil."
"Burada yabancı birini gördünüz mü yani?"
"Ah, hayır görmedim. Bu arada siz kimsiniz?"
"Afiyet olsun." dedi Rüyalar Lordu ve elini adamın omzundan çekti. Adam hiçbir şey olmamış gibi önüne dönerek pilavını yemeye koyuldu. Babası hiç konuşmuyor sadece ağzındaki lokmayı çiğniyordu, lokması asla bitmiyordu.
Rüyalar Lordu başka bir rüyaya geçti sonra da başkasına. "Nerede bu?" dedi endişeyle. Tam başka bir rüyaya adım atacaktı ki birisinin dokunmaması gereken bir yere dokunduğunu hissetti. "İmkansız" dedi Rüyalar Lordu. "Oraya gidemez." Arkasını döndüğü gibi kendisini bembeyaz bir alanda buldu.
Kayıp olan kişi küçük bir çocuktu. Kendi rüyasını bir şekilde terk etmiş ve başıboş şekilde gezmişti. "Milyarlarca insanın rüyası varken" dedi Rüyalar Lordu "Buraya gelmiş olamazsın. İmkansız." Yumuşak adımlarla çocuğa yürüdü. Çocuğun küçük eli görünmez bir duvara çarpıyor, meraklanan çocuk ise iki eliyle o görünmez bariyeri dürtüyordu.
"Bakar mısın?" dedi Rüyalar Lordu. Çocuk arkasını dönünce kendi yaşıtlarında başka bir çocukla karşılaştı, üzerinde simsiyah bir giysi ve pelerin vardı.
"Pelerin!" dedi çocuk. "Nereden buldun?"
"Bilmem" dedi Rüyalar Lordu. "Sana verebilirim."
"Gerçekten mi?"
"Evet ama buradan gidersen. Buraya nasıl geldin ki hem?"
"Onunla geldim" dedi çocuk, Rüyalar Lordu'nun ardını işaret ederek. Arkasını dönen pelerinli çocuk, yere uzanmış pençelerini yalayan bir kutup ayısıyla karşılaştı. Kutup ayısının belden aşağısı bir balinaya aitti. "Bu da ne?" dedi Lord.
"Deniz ayısı" dedi çocuk.
"Ah..." dedi Rüyalar Lordu.
"Buranın arkasında ne var?" dedi çocuk eliyle duvara vurarak. Lord, "Hiçbir şey." dedi. "Orası boş."
"Boş mu? Hiçbir şey yok mu?"
"Evet."
"Eğer hiçbir şey yoksa orada hiçbir şey olmadığını nereden biliyorsun?"
Rüyalar Lordu bu soru karşısında afalladı ve çocuğun gözlerine baktı. "Çünkü... Boş? Yani boş işte, orada hiçbir şey olmadığı için hiçbir şey yok."
"Gördün mü?"
"Gördüm."
"Demek ki orada 'hiçbir şey' var çünkü görebilmişsin."
"Ama-" Lord pes etti ve "Pelerini hâlâ istiyor musun?" Çocuk hevesle başını sallayınca Rüyalar Lordu omzundaki siyah pelerini çıkarıp çocuğa verdi sonra da onu elinden tutarak "Gidelim." dedi. "Hayır! Ben de hiçbir şeyi görmek istiyorum." dedi çocuk itiraz ederek. "Daha sonra sana göstereceğim. Şimdi gitmemiz lazım." dedi Rüyalar Lordu ve bir adım atarak çocuğun rüyasını buldu. Çocuk rüyasında bir sokaktaydı, evinin olduğu sokak olmalıydı, tek başına sokakta yürüyüp bir yerlere gittiğini görüyordu sonra da dönüp anne ve babasına kendi kendine gezebilecek kadar büyüdüğünü söylüyordu, anne babası da onu mutlulukla tebrik ediyor, övüyorlardı. Rüyalar Lordu onu boş sokağa bıraktıktan sonra pelerinini çocuğun omzundan aldı, çocuk fark etmedi bile. Yeniden eski haline dönen Lord, bir adım geriledi ve çocuğun rüyasından çıktı. Çocuk uyandığında rüyasında gördüğü pelerinli çocuğu hatırlamadı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The End of the Rainbow (ChanBaek)
FanfictionRüyalar Alemi ve Gerçek Dünya'nın sınırları diken üstünde! Rüyalar Lordu, gizemli Ayna Adam'la olan savaşından yara alarak çıktı. İkisinin savaşı gerçekliğe zarar vermiş ve yırtılmalara sebep olmuştu. Bu savaşın sonucunda gerçek olmaması gereken ki...