Kapıdan geçti ve kendini başka bir boşlukta buldu. Chanyeol, dizleri üzerine çökmüş, boğazını tutuyordu. "Chanyeol!" dedi Bright. Rüyalar Lordu hızla arkasını döndü, sonra da elini boğazından çekip Bright'ın yakasına yapıştı. "Sen kimsin?"
"Benim" dedi Bright.
"Yalan söyleme!"
"Bırak!" diye itti onu Bright. "Benim işte, anlaman zor olmamalı."
Chanyeol, Bright'a ters ters baktıktan sonra "Üzgünüm" dedi. "Ama buraya nasıl geldin? Diğerleri nerede? Baekhyun nerede?"
"Ben... Bilmiyorum, birisi beni çıkardı ve-" Bright ona sarı ipliği gösterdi. "Bunu kullanarak diğerlerini bulabileceğimizi söyledi."
Chanyeol, sarı ipliğe şaşkınca bakıp onu eline aldı, iplik parlıyordu. "Bu, sarının bir parçası Bright! Çok küçük bir parçası. Nereden buldun?"
"Önce diğerlerini bulalım" dedi Bright aceleyle. "Nasıl yapacağını biliyorsundur herhalde?"
"Biliyorum" dedi Chanyeol, elini yukarı kaldırıp ipliği aşağı bıraktı sonra da göğüs hizasına geldiğinde onu yakaladı. Elini kendine doğru çektiğinde sarı bir halat oluşmuştu. "Hadi, bunu takip edeceğiz."
Robotun ayak sesleri uzaktan duyuluyordu. Lucas, kumların üzerinde dik pozisyona geçerek artık içi boş olan binaların ardına baktı. Robot, yine anlamsız yürüyüşünü yapıyordu ama bu sefer bir şey onu durdurdu. Lucas, ellerinden destek alarak ayağa kalktı ve durmuş robotu merakla izledi. Hemen sonrasında robotun başı bir gıcırtıyla ona döndü sonra da gözleri olması gereken yerde kırmızı bir ışık parlayarak Lucas'ın durduğu sahile fırladı. Korkuyla ona gelen ışın çizgisine bakan Lucas hemen kendisini diğer tarafa atıp kumların üzerinde olabildiğince yuvarlandı ve kırmızı ışın kumlara çarparak sahilde bir patlama yarattı. Işının çarptığı yerde kumlar havaya kalkmış etrafa saçılıyor ve oradan bir duman çıkıyordu.
Lucas, aynı sesi bir kez daha duydu, robot yine ona ateş etmek için hazırlanıyordu. Yapabileceği tek şeyin kendini denize bırakmak olduğuna karar verdi, eğer denize dalarsa robot onu görmeyip ateşi keserdi veya rastgele atışlara devam ederek onu vurabilirdi.
Sırtını bomboş şehre döndüğü zaman karşısında kızıl topraklar buldu. Deniz kurumuştu. "Ne..." Çıplak ayağının altındaki kum artık kızıl toprağın bir parçasıydı, gökyüzü de aynı kızıllıktaydı ve dünyadan bir eser kalmamıştı artık. Her şey sadece kızıldı, ölmüş taş ve topraktan başka bir şey yoktu.
"Mars... Mars'ta mıyım?" dedi kendi kendine sonra başka bir sesin "Dünya" dediğini duydu. "Dünya'nın sonundayım..." Sesin geldiği tarafa hızla döndü, sağ tarafında Lucas'la aynı hizada duran ve kendisinden iki santim uzun bir gencin, dolmuş gözleriyle bu kızıl dünyaya baktığını gördü. Sonra bir ses çocuğa adıyla seslendi: "WİN!"
"WİN!"
"Bright... BRİGHT!" diye seslendi Lucas. "BRİGHT BURADAYIM!"
Adı Win olan çocuk kayboldu, aynı şekilde Bright'ın sesi de. Lucas, çaresiz bir fısıltıyla tekrar "Bright..." dedi ama bu isim ona uzaktı, kime ait olduğunu bilmediği bir isimdi ama işte o anda, bu mahvolmuş dünyanın o kızıl gökyüzünün altında bir umut gibi dudaklarında parlamış hemen ardında sönerek aynı aşina olduğu bu ölmüş gezegen gibi yitip gitmişti.
Bir gümbürtü duydu, robot yine oradaydı ve gözlerinde kırmızı bir ışık parlıyordu. Lucas tekrar kendini sahilde buldu, şehir tam önündeydi, deniz yeniden öfkeyle yanında dalgalanıyordu ama Lucas tek başınaydı. Koşmaya başladı, bir çıkış bulacağı umuduyla koşmaya başladı ve -elbette- bunun bir rüya olmasını dileyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The End of the Rainbow (ChanBaek)
Fiksi PenggemarRüyalar Alemi ve Gerçek Dünya'nın sınırları diken üstünde! Rüyalar Lordu, gizemli Ayna Adam'la olan savaşından yara alarak çıktı. İkisinin savaşı gerçekliğe zarar vermiş ve yırtılmalara sebep olmuştu. Bu savaşın sonucunda gerçek olmaması gereken ki...