Sokak çocuğunun adı Nam'dı ve dokuz yaşındaydı. Elinde topuyla döndüğünde yanında on üç yaşında olan ağabeyi Han Jo'yu getirmişti. Han Jo, ahtapot adamı, Vilgax'ı gördüğünde kardeşini arkasına almış ve cesur gözükmeye çalışarak "Sen kimsin?" demişti.
"Size zarar vermeyeceğim" dedi Vilgax, sesi ürkütücü geliyor olmasına rağmen Han Jo, onun doğru söylediğinden şüphelenmeye başladı ama inanmak istemiyordu. Karşısında korkunç bir yaratık vardı. "Yemeğiniz var mı?"
"Kek" dedi Han Jo. "Balık keki."
"Balık... keki?"
"Balık şeklinde kek" dedi Han Jo. "Gerçek balık değil. Ama bayat. Ajumma bize artta kalanları verir genelde." Elinde tuttuğu kese kağıdını kaldırdı ama Vilgax'a yaklaşmaktan çekiniyordu. Çocuğun titrediğini gören Vilgax "Yere bırak" dedi. "Ben alırım."
Han Jo dediğini yaparak kese kağıdını kendisinden biraz öteye bıraktı ve Nam'ı çekiştirerek ahtapot adamdan uzaklaştı. Kese kağıdını alan Vilgax iri elleriyle paketten bir balık kekini çıkarıp ağzına attı. Ağabey ve kardeşi orada durmuş merakla Vilgax'a bakıyordu, Han Jo "Sen... Şeye benziyorsun, ee, o çizgi filmdeki adama."
"Sanırım bahsettiğin... kişiyim?"
"Ama o gerçek değil!" dedi Han Jo. "Nam da biliyor..."
"İlginç bir şeyler oldu ve gerçek oldum... diyebiliriz."
"Çizgi filmdeki kadar korkutucu gözüküyorsun" dedi Han Jo. "Ama onun kadar korkunç davranmıyorsun."
"Eh..." dedi Vilgax. "Ben öyle doğmak istemedim, bu bir şans, değil mi?" Bir tane daha balık keki ağzına atarken onu meraklı gözlerle inceleyen Nam'a baktı. Kırmızı gözler ona dikilince utanan Nam, ağabeyinin biraz daha arkasına saklandı ama Vilgax'a bakmaya da devam etti. "O... Kardeşin, değil mi? Neden konuşamıyor."
"Ailemiz öldüğünden beri böyle" dedi Han Jo. "Neden bilmiyorum ama konuşamıyor. Korkuyor sanırım."
Vilgax, kese kağıdının içine baktı. Hâlâ biraz balık keki olduğunu görünce paketi çocuklara uzattı. "Yiyin" dedi. Han Jo ve Nam birbirlerine baktılar. Han Jo, onaylayan bir baş sallama gösterdikten sonra Nam'la beraber el ele Vilgax'a yaklaşıp önüne bağdaş kurarak oturdular. "Bana biraz bu dünyayı anlatın" dedi Vilgax. Han Jo, bir balık keki çıkarıp kardeşine uzatırken anlatmaya koyuldu.
Chanyeol ve Baekhyun, ertesi sabah üçlünün oturduğu ara sokağın girişinden yürüyerek geçtiler. Yaşadıkları evin olduğu mahallenin marketine gidiyorlardı. Baekhyun tam evden çıkmak üzereyken Chanyeol onunla gelmek istediğini söylemişti ve şimdi beraber market yolundalardı.
Markete girdiklerinde bir alışveriş arabası alan Baekhyun, ilgiyle bakan Chanyeol'e arabayı uzattı ve "Gel peşimden" dedi. Arabayı hevesle kavrayan Chanyeol onun peşinden ilerledi. "Genelde sen mi alışveriş yapıyorsun?" diye sordu Chanyeol. "Yoksa bugün evde kimse yok diye mi?"
"Genelde ben yapıyorum çünkü eğlenceli oluyor ve o üç aptal doğru düzgün bir şey seçemiyorlar. Özellikle meyve ve sebze."
"Kendine bu konuda güveniyor gibisin?" dedi Chanyeol. Özgüvenle sırıtan Baekhyun ona yan gözle bakarak "Babamdan öğrendim. Beraber hep markete giderdik ve babamın en olgun meyveyi ve en taze sebzeyi seçmekte üzerine tanımam." dedi Baekhyun. "Elma aldığında hep en kırmızısını bir şekilde bulurdu."
Arabaya birkaç tane hazır ramen paketi attı ve arabanın ucundan hafifçe çekip "Şu tarafa" dedi. Chanyeol de o sırada Baekhyun'u inceliyordu. Baekhyun, pirinç seçerken dudağını ısıran Chanyeol, çocuk tam elindeki pirincin son kullanma tarihine baktığı sırada: "Sana bir şey soracağım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The End of the Rainbow (ChanBaek)
FanfictionRüyalar Alemi ve Gerçek Dünya'nın sınırları diken üstünde! Rüyalar Lordu, gizemli Ayna Adam'la olan savaşından yara alarak çıktı. İkisinin savaşı gerçekliğe zarar vermiş ve yırtılmalara sebep olmuştu. Bu savaşın sonucunda gerçek olmaması gereken ki...