Süpernova Pt. 4: Busan'da Tilkiler

20 7 0
                                    

İçinde az da olsa hâlâ güç aktığını hissediyordu; Rüyalar Alemi'ne hâlâ dokunabiliyordu ama bunu yapmak bedenindeki karanlık damarları daha da büyütüyor ve git gide diğer gözüne doğru yaklaştırıyordu. Yine de Chanyeol, onun adını seslendi: "Baekhyun."

"Baekhyun!"

Onu uyandırmalıydı, çünkü bir şeyler yaklaşıyordu hem de Baekhyun'a doğru. Hissediyordu, uğursuz bir şeylerin şu anda onlara doğru uçtuğunu hissedebiliyordu ve onlar oraya ulaşmadan Chanyeol onu uyandırmak zorundaydı.

Bir kez daha, öncekinden daha yüksek sesle onun adını seslendi: "BAEKHYUN!"

Ve Baekhyun, acil servisteki yatakta uyandı.

Jongin kendini huzursuz hissediyordu. Tuttuğu karton bardaktaki kahveyi gergince içerken aynı zamanda sol ayağıyla bütün stresini dünyaya duyurmak istermiş gibi ritim tutuyordu; bu da yetmiyormuş gibi saatine bakıp duruyordu. Hastaneleri sevmezdi, hastaneleri kimse sevmezdi. Güzel kokmuyordu, soğuktu, ürperticiydi. Sinir bozucuydu. Özellikle yaşlılar hastanede en çok sinirine dokunan şeydi. İşleri yavaş sürüyor, bir sürü insanı bekletiyorlar, kargaşa çıkarıp duruyorlar ve her fırsatta ya doktorlara ya da rastgele hastalara bağırıp kavga ediyorlardı.

Saat gece yarısına yaklaşmıştı. Baekhyun hâlâ baygın şekilde acil serviste yatıyordu, kurşun gerçekten de hayati bir yere isabet etmemiş ve hemen çıkarılabilmişti. Şimdi yatağa kelepçeli şekilde uyuyordu. Bright'ın ısırılmış kolu temizlenip sarılmış, o da yatağa kelepçelenmiş, Sehun ise hemen Bright'ın yanındaki sandalyede yine Bright'ın yatağına kelepçelenmiş oturuyordu.

Nazik bir el onun bileğini kavradı, avucuna içine doğru sıcak parmaklar hissetti ve ortağının adını söylediğini duydu: "Jongin?"

Jongin, bakışlarını Kyungsoo'ya çevirdi. Kyungsoo, iri gözleriyle hem onu rahatlatmak istermiş gibi hem de çok endişeliymiş gibi bakıyordu. Kaşları havaya kalkmıştı ve kırmızı dudakları aralanmıştı. Jongin, o anda onu çekip öpmek istedi; kollarıyla onu sıkı sıkı kavrayıp dudaklarını ona yapıştırıp tadını almayı, bedeninin sıcaklığını ve dokunuşlarının nazikliğini, rahatlatışını hissetmek istedi. Sanki evine sığınmak istercesine Kyungsoo'ya sığınmak, başını onun çıplak omzuna koymak ve onun bal gibi yoğun o sesiyle "Her şey geçti, her şey bitti. Endişelenecek bir şey yok." diyerek kulağına fısıldamasını, dudaklarını boynunun en hassas noktasına değdirmesini istedi. Bunun yerine, bileğini ondan kurtardı ve Kyungsoo'nun elini tutup parmaklarını birbirine kenetleyip duvara sırtını vererek dışarıya bir nefes saldı.

"Kafam patlayacak gibi" dedi Jongin.

Kyungsoo baş parmağıyla onun elini okşadı. "Baekhyun iyi" dedi. "Endişelenme, uyanacak."

"Biliyorum." dedi Jongin. "Biliyorum ama sikeyim Kyungsoo! İçimde bir huzursuzluk var, bir şeyler oluyor ve en başından beri korktuğum gibi ucu Baekhyun'a çıktı! Ya diğer ucunda ne var? Neye karıştı da şimdi burada..."

"Aslında bizim yüzümüzden burada ama-"

"Evet, farkındayım" dedi Jongin ve kahvesinden bir yudum aldı sonra da başını duvara yaslayıp gözlerini tavana kaldırdı. Kyungsoo, ortağını izlerken esmer tenli adam ansızın "Sana sarılmak istiyorum." dedi. "Sana sıkıca sarılıp öyle kalmak istiyorum, kim ne yaparsa yapsın. Bırakayım başkaları halletsin ben sadece senin kollarında olmak istiyorum."

Kyungsoo, bir şey söylemedi ve Jongin'e yaklaşıp ona belinden sarılarak başını onun göğsüne yasladı. Jongin, önce şaşırsa da boştaki eliyle ona sarılarak Kyungsoo'nun saçlarını kokladı, sanki yine akademi yıllarında, yalnız kaldıkları zamanlardaki gibiydi. İnsanlardan kaçar, yalnız kaldıkları anda elleri birbiriyle buluşur, birbirlerine sarılıp saatlerce otururlardı. Jongin, uzun bir müddettir buna ihtiyacı olduğunu o anda fark etti; tıpkı o zamanlardaki gibi sevdiğiyle yalnız kalıp onun kokusunu içine çekerek öylece sarılmak.

The End of the Rainbow (ChanBaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin