Güçlü Sevgilim

230 7 2
                                    


Sabahın ilk saatlerinde Uğur bütün hazırlıklarını tamamlamış, onun için yapması zor olan kısıma geçmişti.
Yavaş hareketlerle önce belinden silahını  sonra boynundan künyesini çıkarıp masasına bıraktı. Önündeki uzaklaştırma kararı ile ilgili olan evrakları imzaladıktan sonra, stresle dudaklarını birbirine bastırmış halde odaya göz gezdirdi. Bir şeyin unutulmuşluğunu kontrol etmekten ziyade ilk ve tek görev yerini hatırlamak için inceleliyordu.

Sonunda dışarı çıktığında karşısında karakolun tamamı vardı.  Gülümseyerek konuştu.
"Cidden mi? Bu saçma sahneyi yaşayacak mıyım?"
Osman Uğur'un karşısına gelip her sabah yaptıkları gibi konuşup. Askerden tekmil aldı.
"Rahatta dinle."
Uğur derin bir nefes aldıktan sonra konuşmasına başladı.

"Bu dakika itibarı ile konuşmalarımı komutanınız olarak değil, bir silah arkadaşınız olarak yapıyor olacağım. Arkadaşlar! Ne şekilde bitmiş olursa olsun, üstümde taşıdığım üniformadan da, sizin gibi askerlerle beraber burada görev yapmaktan da gurur duydum, hep duyacağım. Görev almış olduğum süre boyunca, bana kazandırdığınız her tecrübe için minnettarım. Ben çok şey öğrendim, öğretecek pek zamanım olmadı. Ama dilerim bu uzun yolda çok öğrenir, hep daha ileri gidecek gücü ve kuvveti kendinizde görürsünüz. Ve sizden ricam, canınızı en iyi şekilde koruyun, koruyun ki bu ülkede başka insanları koruyacak askerlerimiz olsun. Son olarak da her şey için teşekkür ederim."

Oluşan derin sessizliği her zamanki gibi Uğur kendisi bozdu.
"Hadi hadi herkes işinin başına. Hepiniz buraya toplanmışsınız. Nöbet yerleri, kuleler bomboş. Yeni komutanınız  gelince de böyle yapmayın. Arkamdan 'ne kadar disiplinsiz asker yetiştirip gitmiş mi dedirteceksiniz."
Uğur geniş gülümsemesi ile yine ortamdaki yas havası dağıtmış. Son defa Durali ve Osman ile vedalaşmaya başlamıştı.

"Osman geçici olarak tugaydan bir karakol komutanı gönderecekler bugün. Ben masanın üstüne koydum her şeyi söylersiniz. Daha sonra son işlemler için geldiğimde yeni bir teğmen atayacaklar. O zamana kadar dikkatli olun. İşler aksamasın."

"Emredersiniz komutanım."

"Emir değil, rica ediyorum Osman. Ayrıca Esmaya da çok selam söyle. Şimdi görüşemedik inşallah bir sonraki gelişimde görüşürüz."

"Tabi komutanım söylerim."

"Başçavuşum! Gel bir sana sarılamadım."

"Teğmenim bak özletme kendini ha."

"Bol bol yazarım başçavuşum. Böyle pembe pembe, kokulu zarflarla gönderirim mektupları."

"Gider ayak bile dalga geçiyorsun ya."

"Şaka bir tarafa şu bir aylık uzaklaştırma bitsin zaten gelmek zorundayım. Daha sonrası için de, Melike burdayken istesemde çok uzak kalamam buralardan."

"Hiç sizi özlerim yok tabi."

Durali başçavuşun isyan dolu sesine Osman karşılık verdi.
"Sanırım haklısınız teğmenim. Durali başçavuş Melikeyi kıskanıyor."

"Değil mi Osman? Demiştim işte."

Onlar kahkahalarla gülerken Osman'nın bakışları arkaya bir yere odaklandığında Uğur da dönüp baktı. Karakolun giriş kapısında araba ile duran Melikeyi görünce afalladı. Gitmeden son bir kapıdan görmek için evine uğrayacaktı ama buraya gelmesini beklemiyordu. Osman ve Durali başçavuş ile son bir vedalaşma faslı ile çıkışa ilerledi.

"Melike?"
Arabanın içindeki Bekir'e kısa bir baş selamı verip yeniden Melikeye döndü.
"İstersen söyle Bekir beklemesin ben bırakırım seni."

ÇOK GEÇ "DEĞİL"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin