Bu anın gerçek olması ikisi için de olağanüstüydü. Daha bir önceki gün bu saatlerde birbirinden habersiz, yarının olmayacağını düşünürek geçirirken, şimdiki halleri ikisini aynı anda bir çok duyguyu hissetmelerine sebep oluyordu.
Yavaşça ayrılırken araya da çok mesafe koymadan yüzleri birbirine bakacak şekilde sadece duruyorlardı. Uğur, Melikenin sarılmalarından dolayı öne düşen saçlarını parmak uçlarıyla geriye isterken sessizliği Melike bozdu. "İnanmaycağını biliyordum.""Neye inanmayacağımı?"
"Kendi isteğimle kaçtığıma. Dedim ki 'herkes kaçtığımı düşünse bile o düşünmez. Herkes yanlış anlasa da o anlamaz.' Zaten bir tek senin ne düşündüğünün önemi vardı. Ve benim içim rahattı."
"Aklımın ucundan bile geçmedi o ihtimal." Uğur bir yandan konuşup bir yandan göz temaslarını bozmadan parmak uçlarını saçlarında gezdirmeye devam ediyordu. İkisinin şu an ortak noktası çok sessiz ve sakin konuşuyor olmalarıydı. Melike'nin yüzü gergin bir hal aldığında, Uğur Melikenin can sıkıcı bir şeyler söyleyeceğini anlamıştı.
"Madem her şeyi söylüyoruz. Bilmen gereken bir şey daha var. Daha önceden söyleyecektim ama bir türlü zaman olmadı."
"Sen de biliyorsun şu an, şu ortamda ne söylersen ruh halim değişmeyecek tabi, söyle bakalım. Halinden belli iyi bir şey söylemeyeceksin."
"Hatırlıyor musun sana iki kere silah doğrulttum dediğimde şaşırmıştım? Ben de sonra anlatırım dedim."
"Hı hı"
"Ben, sen fark etmeden az kalsın seni öldürüyordum."
"Bak sennn!! Hangi ara yaptın onu?"
"İlk ilçede buluştuğumuz zaman, masa da oturken Bakır'ın adamı lavaboya çağırıp bir silah verdi. 'Herşeyi hazır sadece tetiğe bas, seni arkadan kaçıracağım sen de dağa çıkacaksın' dedi. Masada otururken çok denedim ama yapamadım."
"O gün ne kadar gergin olduğunu hatırlıyorum. Hiç konuşmadan kalkmıştık."
"İşte ben senin zannetiğinin aksine o hatayı iki kere yaptım. Biraz geç oldu söylemek için ama özür dilerim. O gün ve o zamanlar çıkardığım bütün sorunlar için."
"Özür dilemeye başlarsak işin içinden çıkamayacağız bence. Benim de çok hatam oldu Melike. Bir birimizden geçmiş için özür dilemeyelim. Zaman kaybı olur sadece. Daha önce de söyledim sana. Ben o günleri tebessümle hatırlıyorum sen de öyle hatırla."
Melike derin bir oh çekti. Bu yola girmeden her şeyi konuşmuş olmak istiyordu. İçinde hep bir yüktü ve kurtulmuş oldu. Uğur konuyu değişirtirip yeniden konuşmaya başladı.
"Yarın önce seninle eve gideriz. Sen üstünü falan değiştirirsin sonra senin için de uygun olursa ifaden için ilçeye gideriz. Ben de senin yanında olmuş olurum.""İyi olur. Eğer sıkıntı olur dersen eve gitmeden de gidebiliriz."
"Yok önce sizinkiler seni sağ salim görsün. Ne kadar iyi desekte göz görmezse akılları kalır. Hem ben babana söz verdim."
"Peki ama evden çok çabuk çıkabileceğimizi sanmıyorum. Geç kalmayalım diye söyledim."
"Sorun olmaz hem ben de Erkanla konuşacaktım."
"Erkanla mı? Bir şey mi yaptı o ergen?"
"Hayır ya bir şey yapmadı. Sadece beni bazı konularda yanlış anladığını düşünüyorum. Biraz konuşursak kendimi anlatırım belki."
"Sen bilirsin ama eğer Bakır konusu falansa ben konuştum daha önce, onlarla ilişkisini keseli çok oldu."
"Yok onunla ilgili değil. Neyse boş ver şimdi o konuyu. Sen şu an iyisin, buradasın geri kalan hiç bir şeyin önemi yok. Ben artık çıkayım, sen de dinlen. Hem daha uzun uzun konuşulacak çok konu var. Ama ben biraz daha burada kalırsam, Durali başçavuş; 'ne diye deli dürtmüş gibi gece gece kızın odasına gidiyorsun' diye bir ton söylenir. Ona yakalanmadan çıkayım. Senin de bir ihtiyacın olursa mutlaka haber ver. Hem dışarıda nöbetçi var, hem ben yan odadayım saatin kaç olduğu önemli değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOK GEÇ "DEĞİL"
Ficción GeneralTolstoy der ki ; "tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.." Bu muhteşem hikayeye de şehre bir yabancı geldi. Çok yabancı... Herşeye... Herkese... Uğur ve Melikenin de hikayesi böyle...