3| Geçen gece defalarca yalvardın Jeongin.
"Sana senin isteğin haricinde dokunacağını sanmıyorum." dudaklarımı büzüp, kağıtları numaralarına göre sıralamaya devam ettim.
"Yani eğer öyle olursa bu tacize ve zorbalığa girer, öyle yapacağını sanmam. Nazik biri gibi duruyor? Yani Chris'in söylediğine göre." Kağıda zımbayı basarak, Seungmin'e döndüm.
"Daha çok kişilik bozukluğu olan biri gibi duruyor." Gözlerini devirerek bitirdiği kağıtları yan tarafa koydu.
"Hetero olmadığından bile emin değilim, belki de sonda sadece yüzümün aldığı şekli görmek için dalga geçti?" Seungmin sandalyeye oturarak saatine bakmıştı. Sevgilisi Chris birazdan gelirdi büyük ihtimalle.
"Hetero olup olmadığını test et o hâlde Jeongin?" Hızla açılan ağzımla birlikte gözlerimi de büyüterek ona baktım.
"Saçmalama!" Kafamı eğerek panik olmuş bir şekilde kağıt topluluklarını üst üste koyarken o gülüyordu.
"Hem nasıl yapacağım onu?"
"Kozlarını açık oyna, ona onun gibi karşılık ver. Demek istediğimi anlıyorsun değil mi?" derin bir nefes aldım ve kağıtları kucakladım.
"Yapabileceğimi sanmıyorum." O sırada kapı tıklatılmış ve güzel gülümsemesi ile Chris belirmişti. Gülerek sevgilisinin dudağına bir öpücük kondurduktan sonra bana yardım etmek için kalan kağıtları kucaklamıştı. Aslında Seungmin oldukça hazır cevap ve soğuk biri gibi görünürdü, elbette sevdiklerine yardım eder ve eğlenirdi ama daha çok hazır cevaptı işte. Genelde göz devirir temastan hoşlanmazdı, hatta biri ona dokunduğu an su görmüş kedi gibi sıçrayarak iter ve ondan nefret ettiğini dair bağırarak uzaklaşırdı. Ama konu Chris Hyung olunca sürekli ona sokulur, yüzünü öperdi. Gerçekten aşık olduğunu düşünüyordum çünkü hareketleri bana bunu gösteriyordu.
Kağıtları masanın üzerine koyarak geri çekildim. Çıkış saatiydi ve Chris hyung basketbol takımında olduğu için antremana kalıyor ve, bir saat geç çıkıyordu. Tabii Seungmin de boş boş Chris'i beklediği zamanlar ondan azar yerdi, bu yüzden arada bana yardım etmek için kalmaya başlamıştı. Arkadaşlığımız da böyle başlıyordu. Fakat arkadaş olduğumuz zamanlarda, henüz ikisi sevgili değildi. Sadece Seungmin feci şekilde hoşlanıyordu Chris hyung'tan.
"Teşekkür ederim hyung, bitti hepsi."
"Önemli değil Jeongin, nasılsın? Uzun zamandır denk gelmiyoruz seninle." Gülümseyerek yanımdaki hyunguma döndüm, o ise elini omzuna koymuştu.
"İyiyim hyung, sadece biliyorsun şu sıralar değerlendirme ödevleri var biraz yoğunum o yüzden denk gelemedik." Kafasını geriye atarak şekilden şekile girerken mızmız sesler çıkarmıştı.
"Ah, doğru.. Haftaya da sınavlar başlıyor! Sanırım yine denk gelemeyeceğiz, ben o konu eksiklerini uyumadan çalışsam da kapatamam." Kapatırdı, hatta hyung farkında vardığı saniye 2 gün aralıksız çalışıp kapatırdı. Chris kesinlikle çalışkan ve hırslı biriydi bu yüzden notları epey yüksekti. Gülerek, yanına ulaşan Seungmin'e baktım.
"Yüksek alacağından şüphem bile yok hyung!" O da gülerken, Seungmin elini tutmuş parmaklarıyla oynuyordu.Ellerimi kollarına koyarak ikisinide kapıya ittirmeye başladım.
"Her neyse gidin artık siz, bitti zaten her şey!" İkisi de veda edip kapıdan çıktıktan sonra kağıtları tekrar sıralarına göre koyarak, anahtarımı çıkarttım ve kapıyı ardımdan kilitleyerek koridorda yürümeye başladım.
Boş koridorda benden başka kimse kalmamıştı, ve bu yüzden adım seslerim dâhi yankılanıyordu. Her ne kadar ürkünç olsada bence hoş bir ambiyanstı. Ah tabi, koridoru soluk sesleri ve yere çarpan koştuğu belli olan ayak sesleri doldurmasaydı. Arkamı dönerek gelen kişiye baktım, gördüğüm görüntü karşısında oldukça şaşırmıştım. Fakat Hyunjin beni görünce gülümsemiş ve durmuştu. Ellerini ceplerine sokarak, nefesini düzene soktuğunda yanıma ulaşmıştı.
Tek kaşım havada yüzüne bakarken o yine aptal aptal sırıtıyordu.
"Matematik hocasını arıyordum," dediği an hemen elimle arka tarafı işaret ettim.
"2. katta etütü var bugün, 15 dakika sonra biter." Arkamı dönüp tekrar yürüyecekken kolumu tutarak beni durdurmuştu.
"Ama seni gördüğüme göre, artık gerek kalmadı!" O gülerek konuşurken ben kaşlarımı çatarak bakıyordum. Hızla çantasını karıştırarak bir kağıt bulduğunda elime tutuşturdu.
"Bu ne?" Kağıdı elime alma tennezülüne bile girmediğim de gözlerini devirdi ve tekrar elime doğru ittirdi kağıdı.
"Değerlendirme ödevim."
"E ben ne yapayım bunu?"
"Salak rolüne mi yatıyorsun bugün, yoksa hep böyle salak mısındır?" Gözlerimi devirerek kağıdı incelemeye başlamıştım. Ödevini yapmamı istiyordu.
"Zaten yeterince ödevim ve sorumluluğum var, bir de seninkini mi yapmamı istiyorsun gerçekten?" Kafasını rahatlıkla aşağı yukarı sallarken, ona hayretler içerisinde bakıyordum.
"Son teslim tarihi yarın, ama unutmuşum."
"Yapamam ben senin ödevini fala-" Eli bir anda belini bulduğumda geriye adımlamıştım, ama o da benimle birlikte adımlayarak daha sıkı tuttu.
"Öyle mi diyorsun İnnie~?"
"Bana şöyle seslenmeyi bırak," Ellerimi göğsüne koyarak kağıdın buruşmasını umursamadan ittirdim tüm gücümle ama bir milim kıpırdamadı.
"Ah öyle mi? Sevdiğini sanıyordum oysaki." Dudaklarını büzüp benden çekilince, yüzümü buruşturarak gözlerimi kapattım.
"Tamam yaparım ödevini."
"Ödevi kendi Mail adresimden göndermeliyim, bitirince bana at." Gözlerimi açarak yine farklı bir duyguya bürünen suratına baktım. Bu çocuk gerçekten sorunluydu.
"Numaranı ver öyleyse?" Cebimde ki telefonu çıkartarak ona uzattığımda alarak numarayı tuşlamaya başladı. Kaydetmeme gerek kalmadan o kaydederek ekranı kilitleyip bana uzatınca alarak cebime attım. Ve ellerini tekrar cebine atarak yürümeye başladı.
"Hey, dursana!" Arkasından koşarak hızlıca yanına ulaştığımda bu sefer tek kaşını kaldırmış ve bana bakmış kişi o'ydu.
"O fotoğrafları yaymamak karşılığında yakınlaşacağımızı söyledin, her dediğini yapmam gerektiğini değil." Kaşları havalanırken, dudaklarını yalayarak arkasında ki duvara yaslandı ve bana baktı.
"Ödevini yapmam karşılığında benim çıkarım ne olacak?" Dudakları yukarı asılırken, gözlerini yumup hafifçe kıkırdamıştı. Ben ise karşısında kaşlarımı kaldırmış, çenemi sıkarak ona bakıyordum.
"Ah tabi, seni mutlu edecek bir şey mi yapmalıyım karşılığında? Ya da tatmin." Kaşlarım çatıkken ona bakmaya devam ettim.
"Senden öyle bir şey istemedim. Sadece karşılık." bir anda beni tutup kendine çekmişti. Elleri belimdeyken, boy farkımız yüzünden denge de kalmam zorlaşmıştı. Ellerim hızlıca boynunu bulduğunda o hiç bir şey yokmuş gibi, kulağıma doğru eğilmişti.
"Geçen gece defalarca yalvardın Jeongin, ve biz defalarca başa döndük. Şimdi böyle bir istemiyor musun?" Sesi o kadar boğuk ve derinden geliyordu ki yutkunmadan edememiştim. Tekrar sinirlenirken, tırnaklarımı boynuna sürtmüştüm. Aslında amacım geçirmekti ama o kadar abartamazdım. O ise sürtmem yüzünden yutkunmuştu, ellerimi çekerek geriye doğru adımladım. Eli yanlarına düşerken bozuntuya vermeden doğruldu. Kaşlarım çatık yüzüne bakarken tekrar gözlerimi devirmiştim.
Arkamı dönerek adımlamaya başladım, okulun ortasında bizi soktuğu duruma bak. Geri zekalı! Ya biri görseydi? Ah, Tanrım.
"Ödevini gönderirim."
***
bölümü değiştirdim biraz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you get me so high || hyunin
FanfictionSeni kalbime kazıdım, vücudunu ezberime alırken.