chapter : 27

2.1K 243 57
                                    

27| Muhtemelen birkaç ay sonraya bile sağ çıkamayacak.

The Neighbourhood - The beach

"Now i need your help with everything that i do.
....
i'm sick and i'm tired too,i can admit, i am not fireproof, i feel it burning me, i feel it burning you, hope i don't murder me,i hope i don't burden you."

_____________________________

İki gün olmuştu bile.

Partinin üzerinden iki gün geçmişti, tüm o güzel sözlerinin üzerinden.

Hyunjin'in biraz kendine geldikten sonra onun evine gitmiştik. Ailesinin evde olmadığını söylemişti, ve benim kabul etmekten başka şansım yoktu. Çünkü gece on birden sonra yurda giremezdim. Onu öpmüş, sarılmış, ağlamış ve onunla uyumuştum.

Belki de her şey benim suçumdu. Onun ağlaması, kırılması ve sonrası. Hepsi benim sözlerim, davranışlarım yüzündendi.

Kendime kızdığım birçok an olmuştu. En başında annem gittiği anda kendimi suçlamış ve çok kez kendime kızmıştım. İlk okulda birkaç çocuk bana zorbalık yaptığında da kendimden iğrenmiştim. Dayanamadığım bir gün çocuk halim ile 'zaten annem bıraktı beni!' diyerek ağladığım günde çok kızmıştım.

Çok fazla kızmıştım, çok fazla midem bulanmıştı kendi kişiliğimden. Her seferinde babamdan yediğim birkaç dayak ve abimin azarları ile kendimi toparlamış, kişiliğimi önemsemeden geleceğime odaklanmıştım.

Hiçbir zaman kişiliğimi onarmadığımdan kaynaklıydı belki. Belki konu Hyunjin olunca, bu yüzden aptal ve alçakça davranıyordum.

Derin bir iç çekerek dişlerim arasındaki kalemi serbest bıraktım. Tam o sırada da telefonum melodisi dolmuştu kulaklarıma. Açıkçası yine onun aradığını bildiğimden ekrana bakasım bile gelmiyordu. Ama yine belki Hyunjin'dir diyerek ekrana bakmıştım.

Ekrandaki Hyung yazısını görmem ile hızla aramayı cevaplandırarak kulağıma götürdüm.

"Alo, hyung?" Ağabeyim genelde beni önemli bir şey olmadığı sürece aramıyordu. Bu yüzden tedirgin oluyordum o aradığında.

"Neden açmıyorsun telefonlarını Jeongin?" diye sert bir tonla konuştuğunda, yavaşça yutkundum.

"Hiç aramadın Hyu-"

"Annenin telefonlarını neden açmıyorsun Jeongin?!" diye çıkıştığında gözlerimi kapattım.

Doğru ya..

"Sınavlarım vardı ve onunla uğraşmak istemedim." diye düz bir tonda konuştuğumda nefes verdiğini duymuştum.

"Sen açmayınca beni aradı," dediğinde gözlerimi devirerek ayaklandım.

"Üzgünüm hyung seni rahatsız etmesini istemezdim, ama gerçekten param yoktu ve onu dinlemek istemedim." Dedim. Anne demeye dilimin varmayacağı kadar yabancıydık annem ile. Ve buna rağmen liseye geçtiğimden bu yana birkaç ayda bir beni arayıp borç istiyordu. Ama ben, maalesef bir hesap kartı ve bir kaç yüz won dışında hiçbir şeye sahip olmayan bir öğrenciydim.

"Borç istemeyecekmiş." sesi gittikçe yumuşuyordu.

"Neden aramış o zaman?"

"Telefonları açıp onunla konuş." Dediğinde olduğum yerde durdum.

"Hyu-"

"Kansermiş." Sözümü kestiği sırada bacağımı sallamayı bırakmış ve öylece kalmıştım.

you get me so high || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin