chapter : 35

1.1K 104 34
                                    

Elini beline koymuş beni yönelendirirken iç çekmiştim. Seoula döndüğüm gibi sınavlar başlamış, ben yine uykusuz her şeyi halletmeye çalışmıştım. Bu sefer yanımda Hyunjin'de olmuştu ama.

Sonunda sınav haftası bittiğinde ise, bazı şeylerin normale dönmüş olduğu farkındalığını yakalamıştım.

Döndüğümüz ilk hafta, kafamı kaşıyacak vakti zor bulduğumdan düşünmemiştim. Diğer hafta da aynıydı, şimdi sınavlar biterken bazı şeyler aklıma geliyordu. Ama artık eskisi kadar acıtmıyordu.

Zamanla yaşanmışlıklar silindiği gibi, öfkeler diniyor, göz yaşları da bitiyordu.

Hyunjin burnunu yanağıma sürterek dibime girdiğinde, hafifçe ittim onu. Kantinde oturuyorduk, artık eskisi gibi bir şeyden utanmıyor ya da çekinmiyordum. Ama insanlar tuhaf bakışlarını çekmiyordu.

"Ya sırnaşma bi' yemek yiyorum." diyerek tostu ağzıma götürdüğümde, benden önce tostumu ısırmıştı. Benimle uğraşmayı seviyordu.

Hyunjin'in sevimli halleri ile uğraşıp, çocuklar ile konuşurken; bir anda ağlayarak kantine giren Jisu hepimizin dikkatını çekmişti.

Deli gibi ağlıyor, hızlıca Ryujin ve Chaeryeongun yanına koşuyordu. Daha sonra birden buraya döndü. "Hyunjin!" diyerek yanınıza gelirken hızlıca kolunu tuttu. "Ailesi her şeyi öğrenmiş, şu an okuldalar. Çok sinirliler!" Dediğinde Hyunjin ile birlikte ayaklanmıştım. Minho da kaşlarını çatıp ayaklanırken, Hyunjin ve ben müdürün odasına doğru hızlıca yürüyorduk. Minho ise Jisu'yu sakinleştirerek geliyordu.

Önümüzdeki kızıl, saçlarını savurarak bana baktı. "Ailesi çok sinirli, okuldan falan almayı düşünüyor, tüm okula rezil etmeden bırakmayacaklar Yeji'yi." dediğinde anlamıştım. Şu an bir rezilliği engellemek için koşuyorduk hepimiz.

"Baba bırak lütfen!" diyen kıza baktım. Ağlamıştı. Gözleri şiş ve kızarıktı. Onu böyle görmek, içimi acıtıyordu. Her ne kadar videolarımı çekip beni aylarca tehdit edip yüzüme gülen kişi olsa da.

"Yürü Yeji! Beni daha fazla sinirlendiriyorsun!" Hoş giyinimli çok da yaşlı görünmeyen bir adamdı. Ama kafası millattan önceye aitti.

"Bay Hwang, yapmayın lütfen." Hyunjin adamın kolunu tutup engellemeye çalışırken, Hwang önce bana sonrasında Hyunjin'e bakmıştı.

"Çek o elini, hastalığını bana bulaştıracaksın!" diyerek beni kast ederken, gözlerimi yumdum.

"Yaptığınız şey hoş değil." diyerek sakince konuşan Hyunjin'in aksine, Ryujin; "Kaçıncı yüz yıldan kaldın sen? Aşağılık görünüyorsun şu an." demişti. Minho sonunda Jisu'yu bırakarak adama döndü.

"Bir saygınlığınız vardı, artık o da yok. Mutlu musunuz bilmem ama on yedi yaşındaki veletler bile sana siz diye hitap etmeyi layık görmüyor." Dişlerini sıkarak Yeji'nin kolunu bıraktı.

"Siz serserilerin hepsi hastalıklı, virüs gibisiniz." diyerek tiksintiyle konuşurken, gözleri titreyen felix'e baktım. Changbin Minho'yu iterek hızlıca önüne geçti.

"Biz hastalıklıysak, sen kanser hücresi falan oluyorsun ha? Pedofili aşağılık bir piç olduğunu herkes duysun mu!?" Adam, Yeji'yi tamamiyle bırakarak Changbin'e döndü. Tam elini kaldırıp ona vurmak üzereyken ise Chaeryeong, anlamadığım bir hızla gelerek adamın kolunu tutmuştu.

"Bize laf etmenize bir şey demiyorum diye arkadaşıma vurabileceğinizi sanmayın." O kaşlarını çatıp tiksinti ile konuşurken Ryujin sırıtıyordu. Sanki ortam hiç gergin ve kaotik değil gibi umursamazdı.

Yeji ise duvara yaslanmış kendinden geçmiş gibiydi, yanındaki Jisu ise ellerini yüzünden çekerek ona ulaşmaya çalışıyordu.

Yeji ve ben, belki de benziyorduk. Şimdi parçalanmış, tüm güzelliklerinin aksine ağlarken aklıma sadece bu geliyordu. Mükemmeldi, mükemmeldik. Sadece dışarıdan, her şey iyiydi. Ama şimdi ağlarken, kalbinin yükünün ağır geldiğini biliyordum.

you get me so high || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin