6| bizim gibi saatlere ihtiyacı yoktu.the pretty reckless - kill me
"Aptal mısın Felix?" Seungmin aldığı kahveyi önüme koymuş ve sandalyesini çekerek karşıma oturmuştu. Jisung öne doğru biraz daha eğilerek Felix'e bir sonraki dersin ödevini anlatmaya çalışıyordu. Fakat pek başarılı değildi, sanırım. Felix sonunda anladığına dair mırıltılar çıkarttığında geriye doğru çekildi.
"Kahven fazla acı mı?" Kafamı iki yana sallayarak karton bardağı dudaklarım arasına götürdüm. Acıydı. Ama pek önemli değildi çünkü diğer türlü kendime gelemeyeceğime inanıyordum.
"Yinede biraz şeker attım." gülümseyerek, tekrar bir yudum aldım.
Konuşasım gelmiyordu, yemek yiyesim yoktu. Son iki gündür sadece kahve içiyor ve sınavlara çalışıyordum. Pek uyuduğum söylenemezdi. Çünkü içimde garip bir his vardı. Kendimi bulmaya çalışırken tamamen kaybolmuş hissediyordum. Tarifsiz bir his olduğu aşikârdı ama bu ne olduğunu da bilmediğim anlamına geliyordu ve korkutucuydu. Yaptığım şey doğru mu yoksa yanlış mı, kendimce bile buna karar veremiyordum.
Gözlerimi kapattım. Gerçekten az uyumuştum. İçimde bir sızı vardı, sanki kalbim yanıyor gibi hissediyordum. Bu hissin yaşamadan anlanabileceğinden emin değilim ama aldığım nefes bile zor geliyor. Garip bir heycan ve değişik bir enerjiye sahibim. Ama aynı zamanda tamamen bitkinim, içimdeki enerjimi kullanacak bile hâlim yok. Tam olarak dengesizliğin dibine vuruyordum şu anda.
Gerçek bir aptaldım kısaca, ama garipti. Çünkü işin içinden çıkamıyordum. Olan değişiklikler beni garip bir duruma sürüklemişti. Duygusal olarak ne kadar sağlıklı olduğum biraz tartışılabilirdi ve belki de ufak bir bunalıma doğru adımlamaktaydım. Çünkü sahip olduğum, saygıyla eğildiğim her şeyi bir anda sikti etmiştim. Dolayısıyla şu anda bocalıyor ve ruh halimi yönetmekte zorlanıyordum.
"Sonunda bitti!" Felix kalemi yana koyarak hızlıca kitabın kapağını kapattı. Jisung ise ellerini havaya doğru açarak, "Şükürler olsun tanrım, bitti bu işkence." demişti. Bense sadece bu hallerine gülümsemiştim.
Seungmin biraz bana doğru eğilerek kaşlarını çattı. Bende ona doğru dönerek soran gözlerle baktığımda, "Neyin var senin?" demişti.
Seungmin gerçekten zeki biriydi, bu açıdan ona saygım var. Fakat bana sürekli bunu sorması artık sinirimi bozuyordu. Felix ve Jisung bunu asla sormazlardı çünkü cevap vermezdin, ve onlar anlardı. Ama Seungmin daima 'ya başka bir şeyse?' diye düşünürdü. Bense asla kendimi açıklamayı sevmezdim.
"Hiçbir şey." Kaşlarını çatarak üstümde gezdirdi gözlerini. Derin bir nefesi göğsüme doldurdum o an, vücudum bunu bekliyor gibi iyi hissetmiştim.
Bir şey olmuş gibi durarak kaşlarını kaldırdı ve gülümseyerek geri çekildi.
"Geçen gün sizi Hyunjin ile orada gördüm." Jisung kaşlarını çatarak bana dönerken, Felix elini ağzına götürmüştü. Ben ise sakince kahvemi kavramıştım."Eee?" Seungmin yine bilmiş tavrını takınarak anında cevapladı beni. "Ders bitmeden 15 dakika önce gittin, ayrıca Hyunjin'de senden biraz önce ayrıldı Chan'ların yanından. Ve nasılsa herkes soyunma odasına girdiğinde siz daha yeni üstünüzü değişiriyordunuz. Yani önce gittiysen çoktan değiştirirsin değil mi?" İki saniyede analiz yapmış ve buna kafasını yormuştu, gerçekten. Gözlerimi devirerek kafamı yana çevirdim ve kahvemi yudumlamaya devam ettim.
"Siktir ne konuştunuz?"
"Ne konuşması seviştiniz mi asıl?"
"Holy Moly!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you get me so high || hyunin
FanfictionSeni kalbime kazıdım, vücudunu ezberime alırken.