chapter : 31

1.5K 179 40
                                    

31| Hyungun her şeyi halleder.

Önümdeki denklemi eşitleyerek, doğru seçeneği hızlıca işaretledim.

Son zamanlarda olanlara şöylesine bir bakınca bile çok karışıktı. Ama, düşününce; Hyunjin ile aramızdaki şey ne zaman stabil ilerlemişti ki?

Her zaman bir gariptik. İşler hiçbir zaman bizim istediğimiz gibi ilerlemiyordu. Öncesinde bu sadece seks için girilen bir ilişkiydi, sonrasında o tatlı bir şeye dönüşmesini isterken bizi çıkmaza sokmuştu.

Tüm bunlar fazlasıyla karışıktı. Ama hem benim kafam çok dolu, hem de oldukça yorgundum.

Hatta öyle yorgundum ki, artık annemi ya da geçen çocukluğumu değil Hyunjin'i düşünmeye çalışıyordum. Çünkü beni mutlu edebilecek tek şey oydu.

Annem ile olan ilişkimiz, Hyunjin ile olanın aksine oldukça stabildi. Her zaman annemin ne yapacağını bilirdim. Örneğin annem beni aradığında heveslenmez, sadece banka hesaplarımı kontrol eder ve atabilecek param var mı diye bakardım. Ya da eve geldiğinde kalacağını düşünmez, diğer güne evde olmayışını bilerek açardım gözlerimi.

Ama Hyunjin böyle değildi işte. Bir gün gözlerimi açıyordum ve yanımda uyuyordu. Diğer gün açtığımda ise yoktu. Bir gün ağlıyordum ve sadece o vardı, diğer gün karşımda ağlıyor ve nedeni ben oluyordum.

Önümdeki soruyu tekrar baştan silerek, denklemi kurmaya çalıştım. Ders boştu ve ben fazla dersten sıkılıp, uzun süredir aksattığım dersler yüzünden kantine inmiş test çözmeye çalışıyordum. Ama nafileydi. Çünkü aklıma sürekli bir şeyler doluşuyordu.

Annem zaten asla çıkmıyordu. Ama çocukluk anılarımı, anımsadıkça boğazım düğümlenip duruyordu. Ve ben sadece derin nefes alıp dalıp gittiğim soruyu baştan çözüyordum.

Masada bir hareketlilik hissedince, irkilerek karşımdaki sandalyeye kurulan Minho'ya baktım. O ise gülümseyerek elindeki kahvelerden birini benim önüme itmişti.

"Sınıfındakiler kantine indiğini söyledi, ama burada da test çözüyormuşsun.." diyerek komik bir şekilde gözlerini devirdiğinde, ben kıkırdamıştım.

"Sağ ol, hyung."diyerek önümdeki kahveyi avuçlarım arasına aldım.

"Ne çalışıyorsun? Fizik mi? İğrenç." dediğinde tekrar kıkırdadım.

"Sizin de mi dersiniz boş?" dediğimde kafasını salladı.

"Değildi ama toplantı varmış hoca erkenden çıktı. Yoklamayı da almış zaten, bende kaçtım direkt."

"Tek sen mi çıktın? Diğerleri nerede?" Diyerek kaşlarımı çattığımda omuzlarını silkti.

"Tek ben çıktım, seni arıyordum." Kaşlarımı çatarak ona baktım. Bir yandan da kahvemi içiyordum.

"Bu sabah gördüm sizi Hyunjin ile," sonra kahvesinden bir yudum aldı ve bacaklarını birbirinin üzerine atıp sırıtarak arkasına yaslandı.

"Ve Yeji'yle, Jisu'yu da." diyerek kendince kıkırdadı.

"Ne olduğunu hâlâ anlamıyorum, Hyunjin çıkışta anlatırım dedi."

"O zaman ben bir şey söylemeyeyim, ondan dinlersin. Ama keyiflendim.." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Aranızın neden böyle olduğunu merak ediyorum." diyerek bakışlarımı önümdeki soruya eğdim.

"Dediğim gibi Hyunjin anlatır, ondan duyman daha iyi olur hem. Ben anlatırsam yanlış anlayabilirsin." kafamı aşağı yukarı sallayarak bir hım sesi çıkardım ve kalemimi oynattım.

"Bütün okul sizi konuşuyor bu arada." dediğinde gözlerimi büyüterek ona bakmıştım.

Oyunun başında benim neden kabul ettiğim açıktı. Bir gay olarak zorbalığa uğramaktan, ve insanların açıkça öğrenmesinden korkuyordum.

"Ne?" endişeli gözlerimi üzerinde gezdirdiğimde o da gerilerek dikleşti ve masanın üzerinden bana eğildi.

"Evet, insanlar sizin sevgili olduğunuzu sanıyor sanırım. Bir sorun mu var ki?" dediğinde hızlıca kafamı salladım.

"Tabi ki var hyung!" dediğimde kaşları daha çok çatılmıştı.

"En son bu okulda iki eşcinsel duyulduğunda ne olduğunu biliyorsun. İnsanlar sadece dalga geçiyor gibi göründü ama okul idaresine ispikleyince idare bir yol bulup önce ailelerine söyledi sonra okuldan şutladı." Derin bir nefes alarak yerinde kıpırdandı.

"Bu sene de iki kızın ailelerini aradılar, ne olduğunu biliyorsun. Gerçi bu kişilerin hepsi çok kaotikti, ama yine de tırsıyorum." diyerek gözlerimi yummuştum.

"Bu yönden düşünmemiştim." diyerek o da gözlerini yumdu ve arkasına yaslandı tekrar.

"Hyunjin'in, Jisung'un, benim ve felix'in aileleri bu konuda çok rahat. Zaten Chan ve Seungmin'i biliyorsun. Bir anlığına homofobik Kore'yi aklımdan tamamen atmama sebep oldular." Elimi saçlarımdan gezdirerek geriye attım.

"Ama gerilme bu kadar, okuldakilerin ağzını kapatır ve babana gitmemesini sağlarım."

"Gerçekten yapabilir misin hyung?" dediğimde gülümsemiş ve gözlerini devirmişti.

"Evet, hallederim dedim ya. Bana güvenmiyor musun seni küçük!" dediğinde kıkırdadım.

Ayağa kalkarak yanıma ulaşmış önümde debelenip durduğum soruya eğilmişti. Gözlerini hızlıca oradan oraya gezdirerek, eline kalemi aldı ve eşitliğin sağ tarafındaki eksiyi silerek, sol tarafa ekledi.

"Hyungun her şeyi çözer, işte böyle.." dediğinde kahkahamı tutamamıştım.

Aslında şu an oldukça gergindim ama Minho hyung beni güldürmeyi ve rahatlamayı başarıyordu. Bu yüzden yüzümdeki en tatlı olduğunu düşündüğüm gülümseme ile ona döndüm.

"Bu arada, eğer Hyunjin'le konuşurken sana yanlış bir şey söyleyip seni kırarsa.." diyerek duraksadı.

"Ya da konuşma iyi gitmez ve üzülürsen işte, hemen beni ara ve o aptalı bir güzel dövüşümü izle."

"Gerçekten çok sağ ol hyung." diyerek güldüğümde elini saçlarıma getirerek karıştırmıştı.

"Hyungun her zaman yanında minik.. minik şey.." bir anlığına elleri durdu ve dudaklarını büzerek düşündü.

"Ah! Minik tilki!"

***

bahsettiğim jeongho bölümü buydu hate seks yok yani sapıklar

olm niye söylemiypsunuz 31'i bozmuşuz

you get me so high || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin