9| Bu karanlık adeta bir cennet.
Lana del rey - dark paradise
______________________________________
Okul binasının dışına doğru yürürken yağmur yağdığını yeni farketmiştim. Aslında az önce bulunduğumuz kulüp odasında da büyük ve açık bir pencere vardı ama farkına dâhi varamamıştım.
Yağmurlu günleri her zaman seven bir benliğim vardı. Evimizde olduğum zamanlarda yağmur yağdığında heycandan yerimde duramıyordum. Odamın perdelerini çekip camı açıyor ve kitap okuyordum, ya da sadece şarkı dinlemekle yetiniyordum. İçimi tarifsiz güzellikte bir huzur kaplıyordu.
Yağmura olan ilgim neden bu derece uçtaydı bilmiyorum, sadece bana huzur verdiği konusunda eminim.
Yine gördüğüm an itibariyle içimin huzurla kaplanmasına engel olamamıştım, bunun üzerine ifadesiz yüzüm büyük bir gülümsemeye ev sahipliği yapmıştı. Gülerek adımlarımı yavaş tutmaya çalışıyordum, ama sabırsız olduğum belliydi sanırım.
Binadan çıktığımız anda, dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsemeye devam ettim. Başımı biraz gökyüzüne doğru kalkdırarak derin bir nefes aldım.
Eğer büyük şehirde yaşıyorsanız gerçekten temiz hava nedir bilmiyordunuz, ama yağmur yağdığında hava nefes alınabilir oluyordu. Ya da sadece toprak kokusu böyle hissetmeme neden oluyordu, emin değilim.
Stresin ve yorgunluğumun ardından, uzun süredir sahip olmadığım bir mutlulukla doluydum. Çocuk gibiydim ki inkâr edilemez bir şekilde sürekli olgun davranmaya çalışan bebeğin tekiydim. Beni mutlu etmek bu kadar kolaydı. Yağmur yağıyor, güneş açıyor diye sevinirdim. Hatta rüzgar eserken bile mutlu olurdum, karı çok severdim. Biri bana herhangi bir güzel söz söylediğinde bunu hemen güzel karşılar ve tüm günümü olumlardım. Bir çocuğa şeker vermek gibiydi beni mutlu etmek, en ufacık şeye bile mutlu olabiliyordum. Ama yinede şu an tepkilerimi olabildiğince stabil tutmaya özen göstermiştim. Yanımda Hyunjin vardı ve bakıp, 'ne yapıyor bu salak?' diye düşünebilirdi sonuçta.
Ben önden sabırsız adımlarla ilerlerken, otobüs durağına ulaşmıştık. Herkes gibi sanırım Hyunjin'de burada biniyor olmalıydı. Çünkü hem tek durak burasıydı, hemde evi benim yurdumdan ilerideydi. Ben özel yurtta kaldığım için, doğal olarak okula yürüme mesafesindeydi ve otobüse ihtiyaç duymuyordum.
"Buradan binmiyor musun?" kafasını iki yana sallayarak elleri ceplerindeyken bana doğru yaklaştı. Sanırım biraz hızlı yürüyerek onu ardımda bırakmıştım. Ya da, o uyuşuğun teki olduğundan ardımda kalmıştı.
"Hayır, yurda kadar sana eşlik edebilirim." Dudağımı sarkıtarak omuzlarımı silktim. Tekrar onun bir adım ilerisinde yürümek için koyulduğumda kıkırtısını işitmiştim. Neye güldüğüne bakmak için arkamı döndüğümde, bir elini cebinden çıkartarak kolumu kavramıştı. Gülmekten gözleri kısılmış ve tatlı nir hâl almıştı.
"Yağmuru çok mu seviyorsun?" kolumu kavrayan eli, bileğime ve elime doğru kaydı. Ben hızlı, o yavaş yürüdüğü için dur deme şekli olmalıydı bu.
"Hmhm,"
"Etraf gerçekten güzel kokuyor." eli ile beni geriye yanına çekerken kafasını gökyüzüne çevirmiş ve gözlerini kapatmıştı. Yağmur sağnak değildi, daha çok yağmış ve bitmiş gibiydi. Ama hâlâ ufak ufak atıştırıyordu. Eli hâlâ elimdeydi, ama kenetlememiş ya da avucumu tutmamıştı.
"Cennet gibi."
"Cennet mi?"
"Evet, alabileceğim en iyi koku, ve hissedebileceğim en iyi duygu gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you get me so high || hyunin
FanfictionSeni kalbime kazıdım, vücudunu ezberime alırken.