8| aynısını almak zorunda mıydın gerçekten
______________________________________
Kapının tıklanması ile gözlerimi yazıdan ayırmadan, içeri girilmesini bekledim. Tek düşündüğüm son olarak şu cümleyi tamamlayarak, fotoğrafları eklemekti. Gazetenin dizaynı bana kalıyordu ve hem yazıları topalarmak hem fotoğrafları ve bunu editlemek biraz zaman alıyordu. Fakat sınav haftasında olduğumuz için çıkışta direkt yurda giderek ders çalışmam gerekiyordu. Ben de okulda bulduğum her boşlukta kulübe gelerek olabildiğince tamamlamıştım, yine de bitiremediğim için çıkışta da hemen buraya gelmek durumunda kalmıştım. Yaklaşık yarım saat geçmişti ve ben fotoğrafları da ekleyerek işimi bitirebilirdim. Yani umarım.
Enter tuşuna basarak diğer paragrafa geçerken yeni bir tuşa basmadan arkamı döndüm. Hyunjin kapıyı arkasından sakince kapatırken, tam olarak bana dönerek derin bir nefes almıştı. Aslında neden burada diye sorgulayabilirdim ama dün ona defterimi verdiğimi ve bugün getirmesini gerektiğini hatırlıyordum. Yani umarım defterimi vermek için buradadır. Çünkü onun saçmalıklarını çekebileceğim bir zamanda değildim. Oldukça gergin ve yorgundum.
"Hey, defterini getirdim."
Ben onun gözlerine bakarken, gözleri önce bana sonra ise bilgisayara kaymıştı. Tek omzunda olan çantasını yanına çekerek fermuarını açtı ve içinden defterimi çıkardı. Önüme dönerek, az önce başında olduğum paragraf için ilk cümleyi tuşladım. O ise yanıma defteri koyduktan sonra defterin üzerine bir kamera koymuştu.
"Ve teşekkür ederim."
Gülümseye çalışarak kafamı salladım, kamerayı bir kılıftan çıkarmış olmalıydı ki tahmin ettiğim kılıfta yandaydı. Kaşlarımı çatarak bir süre kameraya baktım.
"Fotoğrafları benim çektiğimi bilmiyor muydun?" sorusu ile yan dönerek masaya yaslandı.
"Yeji bahsetti." Ben gözlerimi ondan çekerken, o iki elini masaya yaslayarak kafasını eğdi ve hafifçe 'anladım' der gibi salladı.
Kısa süreli bir sessizliği, tuş sesleri ve nefes seslerimiz doldururken; Hyunjin bir süre nefesini tuttu.
"Ne zaman çıkacaksın?" Noktayı koyarak arkama yaslanırken ona döndüm. Tamamen gergin görünüyordu. Bunu az önce nefesini tutmasından bile anlayabiliyordum. Rahat bir şekilde oturuyordum, bacaklarım aralık ve arkama yaslanmış şekildeydim. Hyunjin ise önümde bir noktadaydı.
"Bilmiyorum, henüz bitmedi.'' Kafamı geriye atarak gözlerimi kapattım. Dün gece de iyi uyuduğum söylenemezdi. Zaten şu sikik sınav haftalarında, bir gün içerisinde 3 saatten fazla uyuyamıyordum. Dün ise sadece 2 saat uyumuştum. Normalde de uykuyu çok seven biriydim ama az uyumak zorunda kalırdım hep. Bu yüzden alışık olsam da hala beni zorluyor sayılabilirdi.
Gözlerim kapalı, sandalyede kendimi tamamen rahat bırakmış bir şekilde arkama yaslanmışken. Bir anda bir haraketlilik oldu. Buna rağmen o kadar yorgundum ki, sabahtan beri ekrana bakan gözlerimi aralayamamıştım. Kısa bir kaç saniye içerisinde gözlerimi yavaşça araladığımda o dibimde duruyordu. Geçen aylar içerisinde Hyunjin'in sürekli yakınıma temas etmesine alışıktım. Ama yine de garipti.
Özellikle, cuma akşamı yaptıklarım üzerine bu hareketlerini yargılayamıyordum. Çünkü o gece belki de aramızdakileri yanlışa sürüklemiştim. Hyunjin'in parti gecesi başlattığı şeyden dönme fırsatımız varken, ben devam etmek istemiştim. Ve bu harekterim üzerine aramızdaki şeyleri neye yorduğunu biliyordum. Bende onunla aynı düşüncedeydim çünkü. Sürekli benim ile dalga geçiyor ve gay oluşumu kullanarak bunu cinselliğe vuruyordu. Ama işler biraz değişmiş sayılabilirdi. Çünkü artık aramızda bir dalgadan çok cinsellik söz konusuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you get me so high || hyunin
FanfictionSeni kalbime kazıdım, vücudunu ezberime alırken.