''Of Derya ya! Napayım yani gelmişse?''
''Bence bu seninle ilgileniyor.''
''Ama ben ilgilenmiyorum.Kes artık şunu söylemeyi!''
Her zaman ki hareketimi yapıp telefonu yüzüne kapattım.Bu kız bana nasıl katlanıyordu sahi?
Bende ona katlanıyorum gerçi, manyak bu kız.Rüzgar'ın geldiğini umursamadan kendimi yatağıma tekrar bıraktım.Derin bir nefes alarak bebekler gibi tatlı uykuma devam etmek isterken ki.. tam sırasıydı yani!
''Neden camıma taş atıyorsun? Senin benimle sorunun ne?''
''Prensesimizi tatlı uykusundan uyandırdım galiba.''
''Evet! Ne var söyle sabahın köründe gelmişsin zaten.''
''Aşağı gel de doğru düzgün konuşalım burada Rapunzelcilik oynamıyoruz.Ne senin saçın uzun ne de benim beyaz atım var.''
''Sen önce kendine prens olacak tip var mı diye bak bence!''
Ne güzel laftı kız öyle.Kendi kendime düşünürken Rüzgar'ın ne konuşacağını merak ediyordum.Kesin dün geceyi soracak bana kesin yani.. Aceleden üzerime bir şeyler giydikten sonra saçımı tarayıp aşağı inerken dün gece sorarsa ne cevap vereceğimi düşünüyordum.Tanrım ne diyeceğim ben şimdi?!
İyi de bir saniye.Ben ona hesap falan vermek zorunda değildim.Neyim oluyor ki benim, sıradan biri.Boğulmaktan kurtardı tamam ama başımda taç yapacak değildim.Düşüncelerimin üzerinden geçtim ve tekrar tekrar düşündüm.Ona hesap vermeyecektim!Kendimden emin bir şekilde odamdan çıktım.Kapıyı açıp bir süre onun hareketlerini izledim.
Bunu yapmak çok eğlenceli olmuştur her zaman.Deryayla küçükken her yazlıkta buluştuğumuzda insanların penceresinden bakardık.Yakalansaydık ne olurdu bilmiyorum ama gülmekten altımıza kaçırmamak için koşa koşa eve geri dönerdik.Boşuma demiyorum ki ben bu kız manyak.
Bir süre onu izleyip kıkırdadım ve daha fazla dayanamadım.Yoksa hunharca kahkahalar atacaktım.Kesin sincap yerine deli derdi bana.
''Ne konuşacaksan çabuk konuş kas yığıntısı.'' Dedikten sonra bana yüzünü döndü.Off! seviyordum bu hareketini nedense.Cool yığıntı oluyordu.
''Dün geceyi soracağımdan emindin bence.''
''Neden bu kadar ilgileniyorsun benimle.Nerden geliyor bu hak sana?''dedim.Bir süre sustu ve yeniden bir şeyler söylememi bekler gibi bana baktı.
''Bir arkadaşıma baktım ne olmuş.''
''Yemedim bunu prenses.Bugün bir şey için ödeme yapacağının konuşmasını duydum.''
''Ne saçmalıyorsun sen git başımdan lütfen.'' Dedikten sonra bir şey söylemesini beklemeden eve hızla geri döndüm kapıyı kapatıp yaslandıktan sonra gözümden yaşlar akmaya başladı.Pişman değildim ama bunu yapmak zorundaydım.Zorundaymışım gibi hissediyordum.Başka türlü olmuyordu çünkü çarem yoktu.
Rüzgar'dan
Bu kızı gerçekten anlamıyordum.Sakin ruh halimle adımlarımı eve doğru yönlendirdim.Eve gidip Hunter'cılardan taktik almam gerekiyordu.Anahtarı çevirdikten sonra annemin yaptığı mis kokular burnuma geliyordu.
Atıştırmalık bir şeyler aldıktan sonra odama çıktım ve dizimi izlemeye başladım.Aklımı diziye veremiyordum tabii ki.Ne işler çeviriyordu ki bu kız? Asıl soru benden neden sincapla bu kadar ilgileniyordum? Kızlara karşı korumacı ruhum ağır basıyordu ama bu değişikti. Korumaya çalışsan da başını belaya sokacak bir tipti.
Telefonun çalmasıyla dizimin mahvolması sakin ruh halimi canavara dönüştürüyordu.Bundan sonra dizi izlerken ya telefonu kapatacaktım yada Tamay'ın ses tellerini tek tek yolacaktım.Saçma sapan sorularıyla deliye çeviriyordu.
''Tamay?''
''Naber dostum, bugünde gidiyor muyuz mekana yoksa bu gece sahillerde mi takılıyoruz.''
''Bu gece evdeyim.''
''Konuştun mu Mirayla, ne yapıyormuş dün orada?''
''Bilmiyorum söylemeden gitti.Kapatıyorum sonra görüşürüz.''
Bulacaktım.Belki de bir sorunu vardır kimseyle paylaşamadığı, anlatmaya korktuğu, belki de kimseye anlatacak kadar güvenemiyordu.Bana güvenebilirdi belki paylaşırdı benimle.Önce güvenmesi gerekiyordu, nasıl yapacağım bilmiyorum ama bu kızın bana güvenmesini sağlayacaktım.Kızların erkeklere güvenilmesi zaman alır, ben bu zamana olabilidiğince aza indirmeye çalışmalıydım.
*
Akşam olduğunda evde takılmaktan vazgeçip sahilde takılmaya karar verdim.Yine gökyüzünü seyreder ateş etrafında gitarla şarkı söyleyenleri dinler, eşlik ederim.
Sahil kenarında gökyüzüne seyredecek bir yer ararken onu gördüm.O da gökyüzünü seyrediyordu.Bana mı özeniyordu yoksa gökyüzüne bakmak onu da mı düşüncelerinden birazda olsa uzaklaştırıyordu.Bu iyi bir şeydi sanırım.En azında beraber bakıp paylaşabileceğimiz bir ortak noktamız olurdu.Güvenini kazanmamı belki de yıldızlar yardım edecekti.
''Benim yerimi kapmışsın bakıyorum.''
''Senin yerin diye bir şey yok canım.''
''Canım? Kas yığıntısına ne oldu?''
''Benimle bugün uğraşma lütfen, olur mu?''
''Nasıl istersen , o zaman gökyüzüyle uğraşmaya ne dersin?''
Sorumun üzerine bana cevap vermek yerine sadece bakıp kafasını tekrar gökyüzüne çevirdi.Sanırım onda da işe yarıyordu.Uzaklaşıyordu kendinden. Hiç konuşmadan sadece öylece seyrediyorduk.Beraber paylaşabileceğimiz tek şeye.Gökyüzüne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOŞUCU
RomanceGüneşin hiç bu kadar yakıcı olacağını düşünmemiştim. Ta ki Ay'ın koşuşuna hayran kalana dek. Kim bilebilirdi ki bu denli hızlı, bu denli belirsiz bir koşuşturma olduğunu. Miray kimseye güvenemeyen Soykan ailesinin asi öfkeli ve sincap olan tek kızıy...