Şuan söylemek istediğim cümleyi söylemek istediğimden ne kadar emindim bilmiyordum.Hem söylemek geliyor içimden hem söylememek.Bu kadar dunkof olmasalardı zorlanmayacağım kesindi.Hiç bir cevap vermeden hala yüzüne bakıyordum, inceliyordum.Sürekli benimle ilgilenmesi hoş bir şeydi elbette ama benim güven sorunum vardı.Kimseye güvenmek istemiyordum.
Bir şey söylemem için sabırsızlıkla gözlerimin içine bakıyordu.Ne diyecektim ki, 'Sana güvendim Rüzgar sakın bir dunkofluk yapma' mı diyecektim.Ah bu çok saçma!
''Miray söyleyecek misin artık?'' dedikten sonra elini omzuna koydu.Heyecanlanmıştım.Aslında tuhaf hissetmiştim.Neden bilmiyorum ama Rüzgar'a gerçekten güvenmiştim galiba.
''Ee ben şey işte ilk defa.. ya neyse iyi geceler.''dedikten hemen sonra kapıyı açıp içeri girdim.Cevap vermesini bile beklemedim, aptal Miray! Mal gibi kaldı şimdi çocuk.Nasıl bakacağım ben onun yüzüne.
*Bu gürültüde neydi sabah sabah.Gözlerimi açmakta zorlanırken ellerimden ovuşturarak yardım aldım.Ayağıma dikkat ederek kalkıp penceremden baktım.Kıkırdayarak bakmaya devam ederken Derya'nın deli olduğunu düşünüyordum.
''Baş hekim hizmetinizdedir efendim..'' diyerek bana sırıtıyordu.Gece olup bitenleri anlattığımda duramamış sabahın körünü zor beklemiş.
''Ne bu halin Derya.'' Dedikten sonra kahkahalar atmaya başladım çünkü gerçekten komik duruyordu.Hemşire kıyafetinin altında topuklu ayakkabılarını giymiş ve koyu bordo ruj sürmüştü.İşaret parmağını ağzında 'Şşş' pozunu vermiş bana bakıyordu.İkimizde gülmeden duramıyorduk.
''Hadi durma orda öyle ve bağırma artık, herkesi başımıza toplayacaksın.''
''Geliyorum.''diyerek koştura koştura odama geldi.O topuklularla koşabildiği için alkışlamak istiyordum doğrusu.Düğünlerde zor ayakta durduğu ayakkabıyla şimdi koşuyordu.Büyük gelişme, bir ara göbek attırayım da gör sen Derya hanım.
''Duramadın yine değil mi.''
''Nasıl durabilirim ki, ne oldu gece başka anlat hadi.Öpüştünüz mü?''
''Yuh Derya! Tabi ki de hayır.Hem neden öpüşeceğiz ki, sevgilim falan değil o .''dedikten sonra meşhur göz devirme hareketimi yaptım.Telefonuma baktığımda saat 07:07'yi gösteriyordu.Bu biri beni düşünüyor demekti sanırım.Kim olacak ki canım boşver.
''Ben bilmem Miray, şuraya yazıyorum sizde bir şeyler var.''dedi ve kollarımı göğsünde birleştirdi.Kıza bak zorla aramızda bir şey olması için uğraşıyormuş gibi davranıyor hem de olmadığı halde bir de bana sinirleniyordu.
''Çok komiksin Derya yok öyle bir şey diyorum. Kapat artık şu konuyu sinirleniyorum.''dedikten sonra yine gözümü devirdim ve pes edip ofladı.
Saçma saçma konuşuyordu işte.Ne yapayım yani benimle bu kadar çok ilgileniyorsa.Kendine meşgul olacak bir şeyler arıyordu belki de yada umurunda bile değilimdir.Kim bilebilir ki canım hemen senaryo yazıyoruz.
Bana kalırsa bir kızın erkeğe güvenmesi zaman alır hatta çok zordur.Öyle hemen güvenilmemeli.Derya şıpsevdinin teki zaten kim buna canım hayatım dese hemen cilveleşir saf.Oysa ki bunun cevabını en son hortumdan çıkardığı dersten almış olmalıydı.Hortum diyorduk çünkü en son sevgilisi çok yiyen biriydi o yüzden hortum derdik ve sosyal ağında paylaştığı bahçede mayolu haliyle hortumla yıkanırken ki fotoğrafını koymuştu.Bu yüzden onun adı hep hortum olarak kaldı.O da dunkoftu işte.
Öğlen olmuştu ve hala kahvaltı yapmamıştım.Karnımı sırtıma yapışmış gibi hissediyordum.Annem nerelerdeydi bir fikrim yoktu.Bir kaç gündür göremiyordum onu, eve gidip geleceğim demişti ama ne aradı ne de mesaj atmıştı.Babam yüzümden annemi böyle görmek istemiyordum.Sonra Miray'ın neden güveni sorunu var oluyor.Herkes aptal gibi davranıyor çünkü.Kimse kendi gibi değil sadece öyle görünüyorlar ama farklı kişiliklere sahipler ve bundan nefret ediyorum.
Mutfak tezgahının yanında dikili düşüncelerimle boğuşurken cebimdeki telefonumun titrediğini fark ettim.Nihayet annem arıyordu. '' Anne bir çocuğunun olduğunu ve ona haber vermeyi unuttun değil mi?''
''Tatlım kusura bakma biraz kafa dinlemek istemiştim. Neler yapıyorsun?''dedikten sonra annemi özlediğimi fark ettim.Bir kaç gün demiştim ama 1 hafta geçmişti bile.
''İyiyim anne pek bir şey olmadı, yani o akşam siz tartışırken dışarı koşmaya çıkmıştım sonra bileğim incildi, yarın çıkarmak için doktora gideceğiz.'' Dedim ayağıma bakıp suratımı buruşturarak.Bir an önce kurtulmak istiyordum şu şeyden.
''Neden bana haber vermedin tatlım, çok üzüldüm gelince sana çok iyi bakacağıma söz veriyorum.Bir kaç güne dönüyorum.'' Deyince sevinç zıplayışımı yapamadığım için küfrettim.
''Tamam anneciğim.Hoşçakal.'' dedikten sonra telefonu tezgaha bırakıp buzdolabına yöneldim.portakal suyunu bardağa koyduktan sonra kahvaltılıkları masaya koydum.Tek başıma kahvaltı yapmak çok sıkıcıydı gerçekten.Yalnız yaşayanlar halini şimdi iyi anlıyorum.
Kapının çalmasıyla gözlerimi devirdim.Yalnız başıma bile kahvaltı etmeme izin yoktu, belki ben yalnız yaşayanların halini düşünerek yiyecektim canım.Kapının deliğinden baktıktan sonra gözlerimin yuvasından çıkmasına izin vermeyecek kadar açtım.Onun burada ne işi vardı yine?
Neden kalbim bu kadar delice çarptı bir anda.Unutma Miray hepsi birer idiot! Hızlı bir şekilde elimle saçlarımı düzeltip derin bir nefes aldıktan sonra başım dik bir şekilde kapıyı açtım.
'' Sincap hanım nasıllarmış.''dedi ve içeri girmeye çalıştı.Bir adım öne gelerek onu engelledim.Nereden geliyordu bu samimiyet.Alt tarafı boğulmaktan kurtardı bir de hastaneye gittik ne olmuş.
''İyiyim yığıntı yarını sabırsızlıkla bekliyorum, sorduğun için teşekkürler.'' Dedikten sonra pat diye suratına kapıyı kapattım.Fazla mı kötü davranıyordum acaba? Hak ediyordu bence yığıntı işte.
Tekrar kapının çalmasıyla gözlerimi sımsıkı kapattım.Rezillikti resmen birde kapıyı geri açacaktım. ''Neden sürekli kapıları yüzüme kapatıyorsun sen?'' diye sorduktan sonra ağzımda kelimeleri geveledim fakat mantıklı bir şey bulamayınca ''Cereyan yapıyor canım ne yüzüne kapı kapatacağım sende yani.'' Diyerek gözümü devirdim. Birde kendimi haklı çıkarıyordum halbuki yığıntı haklıydı.
''Yarın beraber gidiyoruz doktora.'' Diye ekledikten sonra kapı kulpundan tutup kendine doğru çekerek bu sefer kapıyı o kapattı yüzüme.
''Ne? Nedenmiş o? Ne saçmalıyorsun sen? Hey yığıntı!'' arkası dönmüş yürümeye devam ederken sorduğum soruları yanıtlamadı.
Kapıyı hızla kapatıp birde tekme attım.Diğer ayağımı da sakatlamaya niyetim varmış gibi davranıyordum aynı.Koşamıyordum ne yapacaktım başka tabi ki tekme atacağım. Tekrar mutfağa gidip kahvaltımı yapmaya devam ettim.Bütün dikkatim dağılmıştı işte kendimi yalnız yaşayanların yerine koyamıyordum çünkü aklım ondaydı.
Kapının tekrar çalınmasıyla küfrederek yürüdüm.Bu sabah kahvaltı bana yasaktı anlaşılan.''Yine ne var?'' dedim.Kaşları çatık sinirli yüz ifadesiyle bana bakıyordu.
''Hala cümleni tamamlamadın.''dedi.Ciddi olduğu çok belliydi ve tanıştığımızdan beri ilk defa onu böyle görüyordum.
''Ne cümlesi be.'' Dedim.Ne söylediğini anlamamış gibi yüz ifadesine büründüm.Tamam salak değildi ve yememişti de.Ne diyeceğim hızlı düşün Miray çünkü ona söylememelisin öyle bir şey.
''Sen ilk defa?''diye sorarcasına kaşlarını havaya kaldırdı.Gözümün içine içine bakıyordu.Kaçma gibi bir şansımda yoktu tamam söyleyeceğim.
''Of Rüzgar! Ben ilk defa bir yığıntıyla tanıştım diyecektim.''dedim gözlerimi kaçırarak.Hayır hayır hayır! Gözlerimi kaçırmamalıydım.Yalan söylediğimi anlayacaktı.İnsanlar yalan söylerken gözlerini kaçırır ve bende aynen öyle yaptım.
''Sana inanmıyorum Miray, elbet bir gün söyleteceğim.''dedi ve yanağımdan bir makas aldı. Kapıyı kapatıp arkama yaslandım ve bir süre öylece kalıp düşündüm.Rüzgar benden makas aldı.Yanağımdan.Makas.Benim yanağımdan.Aldı.
Desteklenizi bekliyorum lütfen arkadaşlar yorumlarınızı merakla bekliyorum :)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOŞUCU
RomanceGüneşin hiç bu kadar yakıcı olacağını düşünmemiştim. Ta ki Ay'ın koşuşuna hayran kalana dek. Kim bilebilirdi ki bu denli hızlı, bu denli belirsiz bir koşuşturma olduğunu. Miray kimseye güvenemeyen Soykan ailesinin asi öfkeli ve sincap olan tek kızıy...