37. Bölüm: Kavuşma.

54 16 16
                                    

Selam arkadaşlar ben geldim.

Umarım herkes iyidir

Lütfen öncelikle yıldıza basalım..

'Ruhun seni nereye götürürse orada başlar basamakların..'

Bazen hayatımın uç noktasında içi sönen balon gibi hissederdim kendimi. Bana oksijen olan hava benden bir anda gider, söndüğü an bedenimde cılız feryatlar bırakırdı. O havanın içerisinde her şey varken, tek çoğalan şey sevgiydi. Sevgi, sevgiyle çoğalırdı o oksijenin dünyasında.

Kendi ruhumu pervasız kullanıp çürüttüğüm noktalarda her daim zihnime zulümler uygulamıştım. Duygularımı köklerini acımasızca yitiren bitkiler gibi kenara atmış, budadıkça canımın bir zerresini pay biçmiştim acıya.

Acı benim yurdumdu..

Acı olmadan bir yeni hayale yelken açamazdım hiçbir zaman. Acımın üstüne zehrin ıssız alevi düştüğü an, ruhum da çeşitli girdaplar oluşurdu. O girdapların bıraktığı oyukla beslenir kendimi her zaman olduğu gibi yine ve yine kurtarırdım. Ama merhametim, acı kadar keyif vermezdi bana. Merhametim benim için bir zaaftı. Merhametimi kısmadıkça yaralarımın kabuğunu kaldırdım.

Bu dünyadan gelip geçici bir atmosferle ayrılırken gözlerimi kapkaranlığa gömmüştüm. Elim Brand'ın sol göğsünde, kalbinin tam üzerinde dururken gözlerim sonsuzluğa kapalı gibi yumuluydu birbirine. Karşı karşıya duruyorduk. Brand'ın gözleri kapalı mıydı bilemiyorum. Onu görmek için kendimi ne kadar zorlasam da, korkum zorluğumun üstesinden galip geliyordu.

Nefesi alnımı teğet geçerken dudaklarından, "Kapalı." kelimesi döküldü. Sesini duyduğum saniye kalbim kendi bölgesinden koşar adım uzaklaşmak isteyen asker gibi harekete geçti.

"Sen nasıl?" diye sordum fısıltılı sesimle. Gülüyordu. Nefesi uzuvlarımda yüzdüğünde, onun güldüğünü görmesem bile mimiklerinden anlayabiliyordum. Bir alev gibi düştü alnıma sıcak ve şefkatli dudakları.

"İhtiyar Blame arada işe yarıyor. Zihninden geçenleri duyabiliyorum burada." dedi, "Her şeyi."

"Bana neden en son söylüyorsun?" dedim sitem eder gibi. Brand'ın her zaman yaptığı hareketi buydu. Bir şeylerden en son haberi olan kişi hep ben olurdum. Yaptığı planlardan geri tutardı beni.

"Bilmeni istediğim ve istemediğim şeyler kısıtlı. Ona göre davranıyorum." dedi dümdüz sesle. Her zaman bıçak gibi keserdi önden gelecek hamleleri. Bu savaşta yanımda olmasaydı alacağım hiçbir yükü omzuma atamayacaktım. Kolları oğluma dolanmıştı her zamanki gibi.

Bir parça hüsran, bir parça sevinç ve bir parça buruklukla ayrılıyordum buradan. Saçlarıma geçirilen bir çift soru çatalının ipleri zihnime sallanıyordu sanki. Birbirine dolanan birçok bağı açmaya çalışırken parmaklarımdan akan kanlar takılı kalıyordu nefesimde. Hayatımı rayına oturtmaya çalıştığım bir zaman diliminde, mutlaka en kötü darbeyi indiriyordu bana bu evren. Belki şu kanıya rahatlıkla varabilirdim ki, ben yanlış evrene doğmuş bir insandım.

"Sustun." dedi Brand dümdüz bir sesle, "Alışkın olmadığım bir atak bu koala."

"Sustum." diye tekrar ettim onu, "Ve evet alışkın olmadığın bir atak." çünkü biliyordum ki zihnimde kurduğum cümleleri duymuştu ve yangını susmamdan değil, ona yakınmıyor oluşumdan kaynaklanıyordu.

KAN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin