Saat yedi onbeşti.1 son dakika olayı ile askeriyeye değil ama güvenli olduğunu düşündükleri 3 + 1 eve getirmişlerdi. Tabii ki de kapıda 12 asker olması dışında güvenlikten şüphe etmiyordum. Bizimkiler gittikten sonra evi derleyip toplamıştık.Tabi diğerleri otururken merakındam evi gezmiş ve girişin yanındaki yan odada dolabın bir köşesindeki kuytu gibi gizli bir alan keşfetmiştim.En az bir kişi zorlasan iki kişi sığardı ya da yok yok bir kişinin bile girebileceğini düşünmüyordum.
Şimdi ise gelirken aldığımız birkaç market abur cuburunu ortaya koymuş içimdeki sıkıntıyı Elif'i dinliyordum. "Bilmiyorum acayip korkuyorum bu doğum işinden." İclal saçlarını geriye atıp Elif'in omuzuna dokundu. "Bak güzel kardeşim korkanın çocuğu olmaz derler sen nasıl becerdin bu işi. "İclal bana baktığında göz kırptı. "Ya kızım sanane karışma sen o kısımlara."Diyen Elif'in yanakları kırmızı rengini çoktan almıştı.
"Berru doğum yaparken acır mı? Bir şey de ya." Elimle 1 dakika işareti yapıp perdenin ucuna ilerledim. Kapıdan direk bahçeye bir göz attım.Kapıdan direk bahçeye çıkan bir evdi.Kararan gökyüzüyle bütünleşen askerlerimize bakıp içeri girdim.
Dayanamayıp kapının önüne evin içinde olan ayakkabılığı kapının önüne ittim. "Ne oluyor yine?" İclale dönüp birşey yok anlamında başımı salladım. "Tedbir." Diyerek yanıtladım.Fakat olacaklara ufak bir set çekiyor gibiydim.Salonun camını açarak dışarda nöbet tutan askerlere seslendim.Ilgaz bana Astsubay Erhanı söylemişti.Bu sebeple direk ona seslendim. "Erhan bakarmısın?" Erhan on iki adımda yanıma geldi. "Efendim Berru hanım?"
"Erhan eve gelirmisiniz?Benim içimde bir sıkıntı var ve ben sizi dışarda bırakamam." Erhanın arkadaşlarınında duyduğuna emindim. "Biz görevimizin başındayız.Merak etmeyin.İçeri girin ve oturun,birşey olursa biz size haber vereceğiz Berru hanım."
Soluğumu sesli bir şekilde dışarı vererek elimi saçlarımdan geçirdim.Tam o esnada subay olduğunu anladığım askerimizin telsizden bir ses yükseldi. "3.Tabur Aslan Timi baskın için geliyorlar.Yerlerinizi alın."
Gecenin sessizliğini çığ gibi bölen bu telsiz sesinin bize getireceği şeyler belliydi.Bu adil bir savaş olmaktan çıkmıştı.Düşman vakit kaybetmeden saldıracak yok etmek için elinden geleni yapacaktı.Belki bizim Türk askeri kadar savaşçı olamasada elindeki kozları kullanacak acı vermeye çalışacaktı.
Sevdiklerimizi bizden koparmaya çalışacak bu Türkiye Cumhuriyeti devleti altında yaşayan her insanın ölüm infazını vereceklerdi.Ya da vermekle kalacaklardı.Çünkü biz Türkler oldukça hiçbir düşmana geçit yoktu.Davamız hak yoluydu.Bu Ordu Allah'ın ordusuydu.
Ne destanlar yazılmıştı bu toprak için gözünü bile kırpmadan şehadetliğe koşan abilerimiz,ablalarımız,küçük,büyük herkes bu vatan için savaşmış kan dökmüştü.
Ki zaten Tarihi kanla yazılmış bu milleti kan dökerek korkutamazlardı.Ben biliyordum ki buradaki 12 askerim tüm düşmanlara yeter canımızın yanmasına izin vermezdi..
"Berru hanım içeri girin ve çıkmayın." Başımı olumsuz anlamda sallayarak içeri girdim. "Buraya gelin." Elif ve İclal birşey anlamadan peşimden geliyorlardı.Odaya girerek bulduğum o boşluk alana Elif'i koyacaktım.Hamileydi,başka çarem yoktu. "Gir şuraya." Anlamsız gözlerle bana bakarken kolundan tutarak kendime yaklaştırdım. "Elif hadi güzelim az vaktimiz var."
"Ne oluyor peki?" Ben cevap vermeden İclal konuştu. "Büyük ihtimal burayı basacaklar değil mi?" Usulca başımı salladım.Ardından Elif'i oraya kapatıp kapakları örttüm.Evi korkursak birşey olmazdı. Çantamı açarak 2 tabancayı alarak birini kendime diğerini İclale verdim. "Sana öğretmiştim yapabilirsin değilmi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTANIN IŞIĞI
Teen Fiction"Oradan kurtulacaksın biliyorsun değil mi?"Telsizin diğer ucundan gelen sesle birlikte son kalan gücümle ayağa kalktım.Başaracaktım. "Biliyorum tabiki karalara bağlamaya gerek yok." Kıkırdadığını işittim,tüm ekip beni arıyordu biliyordum.Pest etmeye...