22- Ağır Gelen Gerçekler

1K 71 40
                                    

Merhabalar arkadaşlar,

Çok uzun zaman oldu biliyorum. Bazı sebeplerden ötürü sizi epey beklettim ama umarım beni affedersiniz. Umarım beklediğiniz gibi bir bölüm olur.
Bölüm sonuna da bakarsanız sevinirim.

Keyifli okumalar diliyorum.
🤍

Kaçırılıyordum ve ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kaçırılıyordum ve ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum. Tek yaptığım şey soluklanıp, sakinleşmeye çalışmaktı. Ama her seferinde dayanamayıp, tekrar tekrar Yusuf'a bağırmaya başlıyordum.

Yaşadığım durum o kadar saçmaydı ki. Yusuf'un yaptığı bu şey o kadar mantıksızdı ki, anlayamıyordum.

"Sen kafayı yemişsin. Sen varya gittiğin yerde hepten aptallaşıp, öyle gelmişsin. Ne olmuş sana ya? Sen kendinde misin şu an?"

"Bana değiştiğim için bir sürü hakaret ediyorsun ama senin de maşallahın var Asiye. Ne güzel kelimeler çıkıyor öyle ağzından."

"Bu mu konumuz şimdi?" dedim kendimi tutamayıp bağırırken. Derin bir nefes aldıktan sonra bu defa güzelce konuşmayı denemek istedim. "Bak tamam güzelce anlatayım. Beni evime bırak çünkü ben seninle gelmek istemiyorum. Hem bir insanı isteği dışında, zorla kaçıramazsın. Zaten sen böyle biri değilsin. Niye böyle yapıyorsun anlamıyorum?"

Yusuf yine gülerek bana baktığında "Senden izin alıp, öyle mi kaçırmalıydım seni?" dediğinde sinirle gözlerimi kapattım. Ne desem beni dinlemiyor. Kendi başına buyruk gidiyordu. Kaçırmak ne demekti ya? Kaçırmak ne demekti? Beni nasıl kaçırırdı? Ben nasıl uyanmadım bu kadar saat?

"Bu yaptığın normal mi?"

"Benim açımdan yanlış bir şey yok. Bence sen kendine kız. Bana bunu yapmaktan başka bir çare bırakmadın çünkü."

"Hem suçlu hem güçlü dedikleri de senin gibiler için söylenmiş işte. Boşuna üste çıkmaya çalışma. Böyle sakin gözüktüğüme de bakma. Sana çok sinirliyim şu an."

"Ee yani?"

"Şu tavrını hemen kes, yoksa ben çıldıracağım birazdan." diye koltuğun arkasına hırsla bir yumruk geçirdim. "Eve götür beni, hemen."

"Geldik zaten eve." dedi ve arabayı önce yavaşlattı, sonra da durdurdu.

Etrafıma baktığımda nerede olduğumuzu anlamaya çalıştım ama her yer zifiri karanlıktı. Arabanın farlarının aydınlattığı kadar görebiliyordum etrafı. Hiç tanıdık bir yere benzemiyordu. Nereye getirmişti beni?

Arabadan hızlıca indiğimde koşmaya başlayacaktım ki Yusuf da arabadan inmişti.

"Bu karanlıkta sen etrafında ne olduğunu göremeyebilirsin ama emin ol buradaki yırtıcı hayvanlar seni çok net görebilirler Asiye." dediğinde olduğum yerde durdum.

VasiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin