Arabalara nasıl yerleşeceğimiz uzun süre tartışılmış, bu sürenin sonunda bir dağılım yapıldıktan sonra herkes arabalara yerleştiğinde yola koyulmuştuk. Biz kızlarla beraber Emir'in arabasında yolculuk yapıyorduk çünkü Halide Emir'le beraber gideceği için bizi de yanında sürüklemişti. Halide önde, bizde dört kız arkada oturuyorduk.
Yolculuk ilk başladığından itibaren Halide müzik açmış, hep birlikte arabada alkış tutup, oynamaya başlamışlardı. Ben sol tarafta cam kenarına oturmuş gülerek onları izliyordum. Tek hareketsiz Emir ve bendik. Emir de arada dönüp nişanlısına bakıyor, sonra kızlara bakıyor, ardından gülerek önüne dönüp yola odaklanmaya devam ediyordu. Halide arada çocuğun yanağını sıkıyor, Emir'in daha çok gülmesini sağlıyordu. Bunları hep uzaktan izleyip, gülüyordum. Arada geçtiğimiz yeşil yollara bakıyordum. Sonra Elif, kolumu dürtüp ona bakmamı sağlıyordu. Onlarla birlikte oynamam için ne kadar ısrar etselerde ben sadece ellerimle alkış tutup onlara eşlik ediyordum.
"Oo kalabalığa bak. Ana baba günü olmuş burası yine." dediğinde gelmiş olduğumuzu anladım. Bir sürü araba vardı. Emir arabayı park edecek boş bir yer aradığında diğerlerinin arabalarını park ettiği yere gitti. Emir arabayı park ettiğinde arabalardan inip bagajdakileri indirmeye başladık. Çadırlar, termoslar, kamp masası, kamp sandalyesi.
Kamp masasını ve çadırı Emir alırken, bizde kızlarla sandalyeleri, termosları alıp yürümeye başladık. O sırada Yusuf'un arabasındaki çantam aklıma geldi. Tam arkamı dönüp onlara doğru yürüyecektim ki Yusuf'ların da zaten bize doğru geliyor olduğunu gördüm. Yusuf'un dolu elleri arasında bir de çantam vardı. Hep birlikte Yusuf'ları beklemeye başladık.
Yusuf yanıma gelip çantamı bana doğru uzattığında "Teşekkür ederim." dedim. Ellerimizin doluluğundan dolayı yürümeye başladık. Kenan'ın iş yerinden arkadaşları bizden önce gelip, güzel bir yer tutmuştu.
Ağaçların arasında, daha sessiz ve sakin, gölge bir yere geldiğimizde Kenan'ın arkadaşlarını gördük. Onlar çoktan masaları, sandalyeleri yerleştirmiş, çadırlarını da kurmuşlardı.
"Hoş geldiniz." diyerek karşılamışlardı bizi. Ellerimizdekileri bırakıp soluklanmaya başlamıştık ki Kenan yanıma geldi.
"Evet, bugünün şeref konuğunu tanıştırayım sizle sevgili kuzenim Asiye Gülçiçek Avcıoğlu." diye beni ortaya çekiştirip, konuştu Kenan. Kenan'a ters ters baksam da o gülerek bana bakmaya, beni sinirlendirmeye devam ediyordu.
"Merhaba, hoş geldin. En başta hangi ismini kullanıyorsan, ona göre hitap edeyim." diye sordu karşımdaki kadın.
"Fark etmez. Hangisini kullanmak isterseniz kullanabilirsiz."
"Tamam o zaman. Ben Sena, çok memnun oldum Asiye." dedi elini uzatarak. Elini sıkıp gülümsedim.
"Okan ben de." dedikten sonra Kenan'a baktı. "Bu herifle aynı şirkette çalışıyoruz." Bunu söylerken yüz ifadesinde hoşnutsuzluk vardı. Dalga geçiyordu Kenan'la. Ardından daha az önce tanıştığım Sena'ya bakıp, kolunu omzuna attı. "Bu güzel kadın da eşim olur." dediğinde sevgiyle baktı eşine. Bu görüntü karşısında gülümseyerek baktım onlara.
"Çok memnun oldum."
"Hoş geldin Asiye, Mesut benim adımda." Son olarak Mesut'la da tanışıp, tokalaştık.
"Hani Güney nerede?" diye sordu Kenan arkadaşlarına bakarak.
"Serap bilekliğini mi ne düşürmüş. Onu bulmaya gittiler." diye açıklama yaptı Mesut.
Tanışma da sona erdikten sonra işlere koyulmaya başladık. Bizimkiler çadırları kurmakla uğraşırken bizde masa sandalyeleri açıp onları düzenledik. Getirdiğimiz yiyecekleri bir tarafta güzelce beklemeye aldık. Yapılacak başka bir şey olmadığından ben biraz oturmayı tercih etmiştim. Sandalyelerden birine ilerleyerek oturdum. Öylece oturmuş bizimkileri izliyordum. Kızlar bir oraya bir buraya dönerlerken benim başım onları izlemekten dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vasiyet
Romantizm"Gidiyorsun demek." Başımı salladım. "Öyle, ha bir hafta daha kalmışım, ha iki gün kalmışım. Ne fark edecekti ki zaten? Sonunda bir gidiş mutlaka olacaktı." Sigaradan çektiği zehirli dumanı dışarı doğru üfledi. "Aklında gitmek olanı, kimse durdura...