Adal bir süre sessiz kaldıktan sonra Hera'nın kulağına fısıldadı. "Bugün fazla komiksin canım." Hera ona dönüp en güzel gülümsemelerinden biriyle gülümsedikten sonra aynı onun gibi kulağına eğilip fısıldadı. "Oradan aptal gibi mi görünüyorum canım? Sen Leva ile birlikte olup gururumu çiğneyeceksin ben de oturup bekleyecek miyim?" dedikten sonra önüne döndü.
Hera başını kaldırdığında Leva ile göz göze gelince gülümsedi. Leva ona dik dik bakarken Hera dirseklerini masaya koyup biraz ona doğru uzandı. "Evliliğimi tebrik etmediğin için suçluluk duyuyor olmalısın." dedikten sonra geri çekildi.
Leva ona cevap vermeyince Hera Adal'a döndü. Adal yemeğiyle oynuyordu. "Afiyet olsun sevgilim." derken son kelimeyi bilerek Leva duysun diye vurgulu söylemişti. Adal ona bakınca Hera başını diğer tarafa çevirdi. Her ne kadar güçlü olmak zorunda olsa da Adal'ın onun üzerinde olan etkisini sevmiyordu.
Yemek bittiğinde bir süre salonun boşalmasını beklediler. Sophie, Helen, Leva, Adal ve Hera kaldığında Sophie sinirle Leva'nın yanına geldi. "Sana bu yemeğe katılmamanı söylemiştim." Leva Adal'a yardım istercesine bakarken Adal olanları anlamaya çalışıyordu.
Leva "Katılmamı Adal istedi." dediğinde bakışlar Adal'a dönmüştü. Adal bir süre sessiz kaldıktan sonra Sophie'ye "Neden onun katılmasını istemediğini anlamıyorum." dedi. Sophie sinirle "Ne zamandan beri benim sözümü çiğniyorsun?" diye haykırdı.
"Kral olduğumdan beri." Sophie sinirle ona baktıktan sonra "Krallığın asıl sahibinin kim olduğunu unutma sakın!" dedikten sonra salondan ayrılırken Helen de Sophie'nin peşinden ilerledi.
Hera alayla Adal ve Leva'ya baktı. "Geldiğin gün saraya huzursuzluk getirdin. Kendinle gurur duyuyor olmalısın." dedikten sonra salondan ayrılınca Adal ve Leva göz göze geldiler.
Adal açıklama bekleyen bir şekilde Leva'ya bakıyordu. Leva sonunda "Kendi isteğim için burada olduğumu söyleseydim halam nasıl kızardı biliyor musun?" diye söylendi.
Adal alayla kaşlarını kaldırdı. "Şimdi kızmadı mı yani?" Leva Adal'a doğru bir adım atıp "Senin sayende azar işitmedim." diyerek ellerini Adal'ın göğsüne koyduğunda Adal Leva'nın ellerini tutarak aşağı indirdi.
"Sakın, sakın bir daha benim haberim olmadan bir şey yapıp annemle ya da bu saraydaki herhangi biriyle aramı bozmaya çalışma." dedi buz gibi bir sesle.
Leva kırgın bakışlarla Adal'a bakarken "Ama sevgilim Hera'nın resmen bana meydan okuduğunu görmüyor musun?" diye sorduğunda Adal inanamayarak ona baktı.
"Önemli olan onun sana meydan okuması değil. Benim kimi seçtiğim Leva. Eğer bunu unutup kendi başına hareket edeceksen hemen yarın buradan ayrılabilirsin."
Leva öfkesini saklamaya çalışarak Adal'a baktı. "Beni bu kadar süre bekletip, evlenmeden önce bana aşk mektupları yazan adam mı söylüyor bunu?" dedi hayretle. "Adal, sevgilim sen evlenmeden önce ben hep seni bekledim. Beraber olacağımız zamanı bekledim, hala da bekliyorum. Bana karşı böyle acımasız olman haksızlık değil mi?" dedikten sonra Adal'ın dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.
"Evliliğin ve evlendiğin kadının seni engellemesine izin verme canım. Halam da bizim birlikte olmamıza sevinecek görürsün." diye devam ettikten sonra salondan ayrıldı.
Leva salondan ayrılırken Adal aşık olduğu kadını gerçekten tanıyıp tanımadığını düşünmeden edemiyordu. Leva ile daha önce hep güzel zaman geçirmişlerdi. Onun yanındayken kendini huzurlu hissediyordu, Leva her zaman onu anlıyordu ama o hiçbir zaman Leva'yı anlamıyordu. Şimdi düşününce aslında ilişkilerini hep Leva yönlendirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-
Historische RomaneSeninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zincirinden ibaretti. Çünkü kaderimizde birbirimizin hayatını değiştirmek vardı. Ve karşılaştığımız ilk andan itibaren her şey bambaşka olacak...