30...

7.2K 504 42
                                    

Helen duyduklarının etkisiyle Marcus'un yüzüne bakakalmıştı. Evet kapısının önünden onlarca muhafız geçiyordu her gün ve o Marcus'u ayırt edebiliyordu. Onun yürüyüş sesini çok uzaktan anlayabiliyordu. Aynı şeyi Marcus'un da hissettiğini bilmek tuhaf hissettirmişti. Gözleri Marcus'un gözlerine mühürlenmişti sanki. Gözlerini kaçıramıyordu. Ağzından birden çıkan sözler ikisini de fazlasıyla şaşırtmıştı.

"Benimle hala evlenmek istiyor musun Marcus?"

Helen bu cümleyi nasıl kurabildiğine şaşırmışken bir yandan kalbi yerinden çıkmak için savaş veriyordu. Marcus'un cevabını merak ediyordu delicesine. Ne cevap vereceğini ya da verdiği cevaba ne tepki vereceğini bile bilmiyordu şu anda. Aklından geçen şeyi yapmıştı, sonrasını düşünmeden, hiçbir sorumluluk hissetmeden.

Marcus sevdiği kadının gözlerinde gözlerini ayırmayarak ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştı. Yine bir oyun çeviriyor olabilirdi. Duygularını yeterince ayaklar altına almış bir adam olarak bu sefer temkinli bir şekilde cevap vermeye karar verdi. "Nasıl emrederseniz öyle olacağını biliyorsunuz prenses." dediğinde Helen ona bakakalmıştı.

Helen bu cevabı hiç beklemiyordu. Sorduğu sorunun iki cevabı olabilirdi. Ya evet ya da hayır ama Marcus kuralları çiğneyerek başka bir cevap vermişti. Bu adamın onunla böyle alay ediyor olması hiç hoşuna gitmiyordu. Helen kendisini olabildiğince çabuk toplayarak "Her neyse en azından artık benimle ilgili düşüncelerin olmadığı için rahat edebilirim." diyerek odasına doğru bir adım atmıştı ki Marcus onun kolundan tutarak gitmesine engel oldu.

"O adama aşık değilsin." diye fısıldadığında Helen kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Bunu zaten biliyorum Marcus, bilmediğim bir şey söyleyeceksen buyur, yoksa dinlenmem lazım." 

Marcus afallamıştı. Yani bu kadın o adamı sevmediğini biliyordu ama yine de evlenmek mi istiyordu? "Ne yapmaya çalışıyorsun Helen?" diye sordu sinirle. Helen kolunu hızla çekerken canını acıtmıştı ama karşısındaki adamın onu üstünde baskı kurmasını hiç sevmiyordu.

"Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum." 

Marcus alaylı bir şekilde ona baktı. "Beni mi ilgilendirmiyor?" diye mırıldandı. Sinirle Helen'e baktı. "Haftalardır dönmeni bekliyorum Helen, geldiğinde kalbini nasıl kazanacağımı sana kendimi nasıl affettireceğimi düşünmekten beynim patladı ama sen başka bir adamla gelip gözümün önünde mutlu olduğunu ispatlarken beni hiç düşündün mü?"

Helen onun gözlerine bakınca aslında karşısındaki adamı ne kadar özlediğini düşündü. Onunla konuşmayı, dertleşmeyi, gülmeyi... "Pekala, o zaman evlen benimle." 

Marcus şaşkınlıkla ona bakıyordu. Bu kadın mı aklını yitiriyordu yoksa o çoktan yitirmiş gaipten sesler mi duyuyordu? Helen Marcus'un şaşkınlığına gülmemek için kendini zor tutarken "Ciddiyim Marcus, kurallar yine aynı. Ben haftanın bir günü sıradan bir insan olmak istiyorum. Senin şartların varsa hemen şimdi söyle yoksa sonradan kabul etmem." 

Marcus kendini güçlükle toparlamış başını sallıyordu. Helen Marcus'a en güzel gülümsemelerinden birini bağışladı. "İzninle artık dinlenmeliyim." diyerek odasına girdiğinde Marcus az önce Helenle evlenmeye karar verdiklerini anlayarak yüzünde aptal bir gülümsemeyle sarayın kim bilir hangi koridorunda yürümeye devam etti.

Helen kapıyı kapattığında yaptığı çılgınlığa inanamıyordu. İki dakika önce Marcus'u evliliğe ikna etmişti. Onun şaşkın yüz hali aklına gelince gülümsemeden edemedi.

***

Henry  defteri açmıştı bir kere, okumadan yapamayacağını biliyordu. Sonuçta teyzesi annesiyle ilgili gerçeklerin olduğunu söylemişti. Henry defterin sayfalarını her çevirişinde annesinden nefret ediyor defteri okuduğu için kendine kızıyordu. Sophie ona okumaması gerektiğini söylemişti ama onu dinlememişti.

Defteri bitirdiğinde Henry kendini boşluğa düşmüş hissediyordu. O kadar zaman yaşadığı hayatın yalandan ibaret olduğunu bilmek onu yaralamıştı. Ortada kızabileceği bir insan da yoktu. Annesi bir yerlerde yaşıyor olabilirdi ama onun yüzünü görmek dahi istemiyordu onu görmek hayatını mahvetmekten başka bir şey yapmazdı.

O sırada kapı açılıp Sophie içeri girince Henry şaşkınlığına engel olamadı. Sophie'nin kanaması vardı. Sophie bitkin bir halde "Rahatsız edilmek istemediğini biliyorum ama bebeğim..." diyerek bayıldığında Henry aceleyle onun yanına koştu.

24.02.2019 düzenlendi.

Edit 2: 19.04.2023

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin