"Hadi Eva, hazır değil mi eşyalar?" diye sordu Helen telaşla. Gemiyi kaçırmak istemiyordu. Bir an önce abisinin yanına gitmeliydi. Louis ile evlenmek için izin almalı ve onun karısı olmalıydı artık. Bunu düşündükçe heyecanlanıyordu. Bir haftalık yolculuktan sonra bu mümkün olacaktı işte.
Eva eşyaları son kez kontrol ettikten sonra "Tamam her şey hazır efendim." dedi.
Helen "O zaman çıkalım." diyerek odadan çıktı. Kapıdaki askerlere eşyaları taşımasını söyledikten sonra uzun koridorlarda ilerlediler.
Saray kapısına geldiklerinde teyzesi, Charlotte ve Louis oradaydı. Helen güzel bir gülümsemeyle onlara baktı. "Günaydın."
"Günaydın." cevabından sonra "Hazır mısınız?" diye sordu. Hepsi başıyla onaylayınca Helen teyzesine sarıldı. "Geldiğin için öyle mutluyum ki teyze." dedi neşeyle.
"Benim bu yaptığımı kimse yapmaz, krallığı savunmasız bırakıyorum." derken hala tereddüt ettiği yüzünden belli oluyordu.
Helen omuz silkti. "Abimin askerlerine eğlence çıkar işte."
Anna buruk bir gülümsemeyle güldü. "En son annen evlenirken bu saraydan ayrılmıştım."
Helen ona kaşlarını kaldırarak baktı. "O kadar uzun zamandır bu sarayda nasıl nefes aldın teyze?"
Anna konuyu değiştirmek için "Hadi gidelim." deyince at arabalarına bindiler.
***
Gemiye bindiklerinde Louis sıkı sıkı Helen'in ellerini tutuyordu. Helen başta onun güven vermek için bunu yaptığını sanıyordu ama farkına vardığı şeyle şoka uğradı. Louis korkuyordu!
Helen inebileceklerini söyleyecekken gemi hareket etti ama o dönüp "Louis gemiyi durduralım mı?" diye sordu. Louis başını iki yana sallayıp gergince gülümsedi.
Charlotte tedirgin bir şekilde abisinin yanına gelip "İyi misin?" diye fısıldadığında Louis başıyla onayladı.
Helen'in aklında bir sürü soru vardı. Louis korkuyorsa bu bir haftayı nasıl geçirecekti ve hastalanma olasılığı var mıydı? Helen Louis'e bakarak "Odalara gitsek iyi olur sanırım." dediğinde Louis başıyla onayladı.
***
Yolculuk berbat geçiyordu Louis hastalanmıştı. Günden güne daha da kötü oluyordu. Hekim ölmeden yolculuk bitsin diye dua edin demişti.
Helen gözyaşlarıya bir köşede otururken Charlotte ve Anna yanına gelince Charlotte'a "Sen bunu biliyor muydun?" dedi kızgınlıkla.
Charlotte başıyla onayladı. "Senin de bildiğini sanıyordum."
Helen sinirle "Bile bile onu ölüme neden terk edeyim?" diye bağırdı.
Charlotte iç geçirdi. "Üzülme Helen o bunu biliyordu ve senin için denemek istedi."
Helen sinirle ayağa kalktı. "Bunu biliyordunuz ve bana söylemediniz, ben buna asla izin vermezdim. " Helen gözyaşlarıyla "Ya ona bir şey olursa?" dediğinde Anna ona sarıldı.
"Louis güçlüdür, dayanacaktır."
Helen hıçkırıklarla ağlıyordu. "Teyze canım çok yanıyor."
Anna onu güçlükle oturttu. "Güçlü olmalısın canım." diyerek gözyaşlarını sildi.
"Gözümün önünde günden güne daha kötü oluyor teyze ve benim elimden hiçbir şey gelmiyor. Yarına kadar dayanabilecek mi? Uyandığımızda yaşıyor olacak mı? Bunları düşünmekten delirmek üzereyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-
Ficção HistóricaSeninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zincirinden ibaretti. Çünkü kaderimizde birbirimizin hayatını değiştirmek vardı. Ve karşılaştığımız ilk andan itibaren her şey bambaşka olacak...