Öğretmenler günü... bazıları için sıradan bir günken benim tüm hayatımı anlatan gün aslında bugün. Babamın daha küçücükken öğretmenim sıfatı almasıyla başlayan bu yolculukta başlarda öğretmen kelimesinden nefret etsem de şimdi değerini çok iyi anlıyorum.
Küçüksünüz, hayatınızın başındasınız ve okula başlıyorsunuz. Evinizden uzaktan bir yerde yeni bir yaşam sizi bekliyor. Bu yolculuğun annemin tabiriyle 'Yürümeye başladınız okula gittiniz'le başlaması da okul zamanı evde boş boş geçirdiğim birkaç haftayı hiç hatırlamamama neden olmuş. Babamın elimden tutup okula getirmesi, herkesin annesi sınıfta olurken benimkinin evde kalması babamın diğer babalar gibi sınıftan gitmemesi... İlk öğretmeninin baban olması baba aşığı bir çocuk için ihanet gibi aslında. O çok sevdiğin babanın sınıfta bir sürü çocuğu var. Hem de onlara daha çok mu ilgi gösteriyor ne? Babana 'baba' diye seslendiğinde haylaz çocuklar 'hahaha öğretmene baba dedi.' diye yaygara koparmasaydı babama söylemek zorunda kaldığım "öğretmenim" kelimesinden bu kadar nefret etmezdim belki de.
Paylaşmaktan ilk o zamanlar korkmuştum. Babamın başka çocukları daha çok sevmesi ihtimali bile aklımı oynatmama yetecekti ama sonra fark ettim ki babamın çocukları olan öğrencileri benim de kardeşimdi artık. Bir sınıf dolusu kardeş :)
Babam benim hep oyun öğretmenim olarak kalacak :) karagöz hacivat oynatan, sınıfta koşmamıza izin veren, binbir çeşit oyun bildiğini sandığım, parmaklarıyla hayranlık uyandıracak oyunlar oynatan, yeteneğini hiç alamadığım harika resimler yapan... ve daha birçok şey...
Babamdan sonra bana okuma yazma öğretecek öğretmeni hiçbir zaman fazlasıyla benimseyemedim doğrusu. Babam öğretmenimizin gelmediği bir gün dersimize girip E harfini tarak B harfini gözlük olarak öğretmişti bize. İlkokul öğretmenim belki babamdan çok daha fazla şey öğretti ama hiçbir zaman akılda kalacak şeyler öğretmedi ya da ben arkadaşlarımı dövdüğü için buna odaklanamıyordum, bilmiyorum. Geleceğin çocuklarıydık biz stres aracı değildik.
Hayatımda en çok iz bırakan ilk İngilizce öğretmenim ve Türkçe öğretmenimdir. İnsanlara nasıl değer verileceğini bilen ve dersi her türlü eğlenceli hale getirmeyi bilen iki insandı onlar. İngilizce maviyi söylerken blue blue diye hindi sesini taklidini asla unutamam mesela ya da Türkçe öğretmenimin Çocukluk şiirini işlemeden önce sınıfta bizim şaşkın bakışlarımız altında sek sek oynamasını. Ve ikisinin de dersten önce duruşlarıyla bana kattığı birçok şeyi...
Evet, her öğretmen bir sanatçıdır aslında, küçük rötuşlarla bile çok şeyi değiştirebilen. Küçük bir fırça darbesiyle gülümseyen bir yüz de ortaya çıkabilir, hüzünlü bir yüz de...
Fizikten sırf öğretmenin tavırları yüzünden nefret etmiştim mesela. Sınıfın ortasında arkadaşımıza fırlattığı ajanda o adamı gözümde bitiren en büyük şeydi. Aradan yıllar geçmesine rağmen hala fizik ve onunla ilgili her şeyden nefret ederim.
Annemin ve babamın neredeyse tüm arkadaşları, okul hayatım ve okuduğum öğretmen lisesi... öğretmenlerle bu kadar iç içe bir hayattan sonra gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki: Yine de istisnalara rağmen tüm öğretmenler elleri öpülesi insanlar. Öğretmenlerin, öğretmen adaylarının ve öğretmenleri seven herkesin öğretmenler günü kutlu olsun :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-
Ficción históricaSeninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zincirinden ibaretti. Çünkü kaderimizde birbirimizin hayatını değiştirmek vardı. Ve karşılaştığımız ilk andan itibaren her şey bambaşka olacak...