Kapı kapandığında Sophie iç geçirerek 'işte şimdi başlıyoruz.' diye düşündü. Henry kızgın bakışlarını saklamadan ona bakarken Sophie gülümsemeye çalışarak "Merak etme seni rahatsız etmeye gelmedim." dedi. Henry kaşlarını kaldırmış alayla Sophie'ye bakıyordu.
"Peki ne için geldin Sophie?" dedi Sophie'nin en çok etkilendiği ses tonuyla. Sophie sadece bir anlığına ismini bile unuttuğunu hissetti ama toparlanması uzun sürmedi. "Baloları severim." diye saçmaladığında Henry cevabın yeterli olmadığını belli edercesine ona bakıyordu. Sophie iç geçirerek ellerini iki yana açtı. "Tamam pes ediyorum. Ne söylememi istiyorsun ki? Sadece seni görmek istedim. O kadar kız içinden bana asılacağını bilemezdim." dedi kıskançlığını gizlemeyerek.
Henry karşısındaki kadına inanamayarak baktı. O kadar mesele varken hangi kızla dans edip etmediği mi onu ilgilendiriyordu? Bu durum ona kahkaha atma isteği uyandırsa da şu an yeri ve zamanı değildi. "Senin benim için ölmek istediğini sanıyordum." Sophie sinirle ona baktı.
"Bir tercih yapmam gerekiyordu neden anlamıyorsun?" dedi sinirle. Derin bir nefes alıp verdikten sonra "Boş ver zaten beni anlamanı beklemiyorum." dedi sıkıntıyla.
Henry aslında delice karşındaki kadının anlatmasını, onu ikna etmesini istiyordu. Onu affetmek için kendine neden sunmasını istiyordu ama Sophie'nin bunu yapmaya niyeti olmadığını görünce hayal kırıklığına uğradı. "Neden geldiğini söylemeyecek misin?" Sophie başını iki yana salladıktan sonra Henry'nin yanına gelerek yanağına küçük ama çok şey anlatan bir öpücük kondurdu. "Madem o kadar zaman sonra kader bizi karşılaştırdı bunu hak ettik." diye titreyen sesiyle söylediğinde Henry bu kadının ne olursa olsun gitmesini istemediğini kabul etmek zorunda kaldı. Sophie ondan uzağa bir adım atacak olmuştu ki Henry hızla kolunu tuttu.
"Buraya gelirken ne düşünüyordun bilmiyorum ama böyle gidemeyeceğini biliyor olman lazım." Sophie şaşırarak ona baktı. Bir süre düşündükten sonra Henry'nin haklı olduğunu anlayarak başıyla onayladı. İç geçirerek "Halk beni gördü." dediğinde Henry başıyla onayladı. Sophie ne diyeceğini bilemez şekilde düşünürken kolunu sıkan ele bakarak "Kolumu bırakırsan daha rahat düşüneceğim." Henry birden kolunu bırakınca sendeleyecek gibi olduktan sonra dengesini toparladı.
Sophie Henry'e bakamıyordu. Onu göndermediğine ve hala zindana atmadığına göre zarar vermeyi düşünmüyordu. Karşısındaki adamın ona fiziksel olarak olmasa da ruhen nasıl zarar verebileceğini düşününce iç geçirdi. Henry bu iç geçirmeyi gidemediği için üzüldüğü gibi yorumlayınca "Gidemeyecek olmana bu kadar üzüleceksen neden geldin ki?" dediğinde Sophie sinirle ona bakıyordu.
"Sürekli sorup durma, söyledim ya seni görmek istedim. O kadar yolu seni görmek için geldim." diye haykırdıktan sonra gözyaşlarına engel olamadı. "Çünkü beni hiç özlemeyen, beni hayatından öylece çıkarabilen adamı çok özledim. Daha önce de dayanamayıp buraya geldim. Seni uzaktan seyretmek çok mu hoşuma gidiyor sanıyorsun?" akan gözyaşlarını hızla sildi. "Sen beni görmeye geldiğinde hamileymişim." dediğinde Henry suratına tokat inmiş gibi hissetti. Bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki Sophie "Merak etme, seni bana bağlayan hiçbir şey yok bu hayatta. Sen gittiğinde bebeğimi kaybettim!"
Henry gözlerini kaçırdı. Aylardır görmediği karısına bakarken onu delice özlediğini haykırıyordu kalbi ama bunu ona söyleyemeyeceğini biliyordu. Onun yüzünden karşısındaki kadın ikinci kez bebeğini kaybetmişti. Onun için o kadar çok önemli olmalıydı ki üzüntüden bebeğini düşürmüştü. Henry Sophie'ye sarılmamak için kendini zor tutarken "Bilmiyordum." dedi.
Sophie aslında bunu Henry'e söylemeyi asla düşünmüyordu ama sinirle ağzından kaçırmıştı. "Merak etmeyin kralım aramızda evlilik anlaşmamızdan başka bir şey kalmadı." Henry yanan gözlerle ona baktı. Hiçbir zaman onu anlaşma gibi görmemişti ama şimdi Sophie böyle söyleyince yaşadıklarından tiksinmişti. Sophie'nin aklından o aptal anlaşmayı silemediği için kendini ilk kez suçlu buluyordu şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-
Historical FictionSeninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zincirinden ibaretti. Çünkü kaderimizde birbirimizin hayatını değiştirmek vardı. Ve karşılaştığımız ilk andan itibaren her şey bambaşka olacak...