Sophie günlerdir yatağında yatarken ilk defa kendinde kalkma gücü bulabilmişti. İçinde garip bir his vardı. İyi ya da kötü olduğunu kestiremediği bir his. Bu his belki gider diye odada dolanmaya başladı ama işe yaramıyordu. Canı fazlasıyla acıyordu. Acaba Henry'e bir şey mi olmuştu? O aklına gelince pencerenin kenarındaki koltuğa kendini güçlükle atabildi. Henry... sevdiği adam... Ona fazlasıyla uzak olan adam.
İmkansız olduğunu bilmese Henry ile aynı havayı soluduğunu onun yakınlarda bir yerde olduğunu söylerdi kesinlikle. Ama bunun olamayacağını bildiği için hislerinin onu yanılttığını düşünmekten başka bir seçeneği yoktu. Kar yağmıyordu artık. Yerlerde de beyaz bir huzur yoktu. O kadar uzun zaman mı uyumuştu? Hiçbir şeyin farkında değildi.
Sophie gözleri uzakta bir gün çocuklarıyla bahçede kar topu oynayabileceğini hayal etti. Onların çığlıklarıyla saray daha güzel olacaktı. "Her şey çok uzakta kaldı." diye mırıldandı kendi kendine. "Mutluluk çok uzak diyarlarda kaldı." dedi iç geçirerek.
Henry Sophie'nin odasına girdiğinde onun bakışlarının uzakta olduğunu görmüştü ve ağzından dökülen o hüzünlü sözleri duymuştu. "Neden Sophie?" dememek için kendini zor tutmuştu. Onun gözlerinde hüzün görmeye dayanamıyordu ama son yaptığı fazlasıyla bencilceydi.
İlter kardeşini ve Henry'i bir süre izledikten sonra "Sophie canım." diye seslendi. Sophie derin bir uykudan uyanır gibi onlara döndüğünde gözlerini iyice kısıp onlara baktı.
Sophie gördüklerine inanamıyordu. Henry burada ve bu odada mıydı? Hisleri doğru mu söylüyordu yani? Sophie artık uyanıkken de rüya gördüğünü düşünerek gözlerini ovuşturduktan sonra "Gerçek mi abi?" diye sordu boğuk sesiyle. İlter başıyla onaylayınca Sophie güçlükle ayağa kalktı. Bacakları sanki onu taşımıyordu artık. Gözlerini dolduran yaşlara engel olmaya çalışarak baktı sevdiği adama doya doya. İçinden ona koşup sarılmak geldi ama onun artık yasak olduğunu biliyordu. Buraya gelme nedeni onu almak olamazdı değil mi? İçinden bir ses umutla bunu haykırınca Sophie 'Eğer beni almak için geldiyse bundan sonra onu hiç üzmeyeceğim.' diye kendi kendine söz verdikten sonra Henry'e baktı.
Olmuyordu işte, yine ne düşündüğünü anlayamıyordu. Henry ile olabileceğini hayal etmekten öteye gidemeyeceğini düşündükten sonra Henry'nin gözlerine baktı. Hala aşk vardı, ona olan kızgınlığından çok aşk. Sophie bundan güç alarak Henry'e koştu ve kollarını sıkıca doladı ona. Sophie sıkıca sarılırken Henry hiçbir tepki vermemişti. Sophie heyecanı geçip bunu fark edince iç geçirerek geri çekildi. "Özür dilerim." Henry tek kaşını kaldırmış bir şekilde ona bakarken omzunun üstünden İlter'e "Yalnız kalabilir miyiz?" dedi. İlter Sophie'ye baktı.
Sophie mecburen abisinin gitmesine izin verdi. O gittiğinde Henry ile gergin anlar yaşamaya başlamıştı bile. Stresle dudağını ısırdığında Henry "Halinden pek mutlu görünmüyorsun." dedi imayla.
Sophie karşındaki adamın ona artık yabancı olduğunu düşünerek baktı acıyla. Sonra başını iki yana sallayarak "Değilim." diye mırıldandı.
Henry karşısındaki kadının karısı olduğuna inanamıyordu. Aralarında ne kadar büyük bir uçurumun olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Sophie giderken her şeyi orada bırakıp gidebilmişti. Hiçbir şey olmamış gibi ona sarılmasını bekleyemezdi.
Sophie sessizlikten sıkılıp "Bana sarılmıyorsun bile." dediğinde Henry'nin alaylı bakışlarına maruz kaldı. 'Bunu hak ediyor musun?' der gibi bakıyordu ona. Sophie bir annenin çocuğunu bakışlarıyla azarladığı bir durumda hissediyordu kendini.
Henry kırıp dökeceği bir şeyler olmadığı için sinirini her an patlayacak bir bomba gibi içinde tutuyordu. Olabildiğince sakin çıkan sesiyle "Sen artık yoksun Sophie, unuttun mu?" dediğinde Sophie gözyaşlarını daha fazla tutamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-
Ficción históricaSeninle ben çok uzak iki diyarın, iki ayrı masalının birer parçalarıydık. Karşılaşmamız tamamen tesadüfler zincirinden ibaretti. Çünkü kaderimizde birbirimizin hayatını değiştirmek vardı. Ve karşılaştığımız ilk andan itibaren her şey bambaşka olacak...