"Böylece istedik ki, rableri onun yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin." (Kehf, 81)
Onun nefesi...
Ensemde hissettiğim onun nefesiydi. Kollarını belime sımsıkı sarmıştı, bense ellerimi belimdeki koluna yaslamıştım. Burnu sweatshirt'ümün şapkasına değiyordu, başım hala kapalıydı fakat yine de rahatsızdım.
Uykum olmasına rağmen kalbim öylesine hızlı çarpıyordu ki gözlerimi kapatamıyordum bile. Uraz'ın uyuduğunu görmesem de düzenli nefeslerinden anlayabiliyordum. Parfümsü kokusu burnuma dolunca tüylerim ürperiyordu. Uraz buradaydı, daha önce olmadığı kadar yakınımda...
Sırtımın sol tarafına değiyordu kalp atışları. O nefes aldıkça ben de nefes almaya çalışıyor ve bunu düzene sokmayı hedefliyordum.
Sonra varlığına alıştı bedenim. Sıcacık kolları kaçmak istediğim soğuktan çekip çıkarmıştı beni. Uyku buralardaydı. Hissettiğim an yakalamış ve onun kolları arasında kapatmıştım gözlerimi.
***
Topuzumdan kurtulan saç tellerim terlemem yüzünden enseme yapışmıştı. Tatlı uykumun nasıl bölündüğünü anlamaya çalışıyor fakat gözlerimi açmıyordum. Sonunda nefesim daralmaya başladığında tüm uykum korkmuşçasına kaçtı ve ben gözlerimi araladım.
Tam önümde karanlık bir şey vardı. Kaşlarımı çatıp bakışlarımı yukarı çevirdim, gördüğüm şey Uraz'ın sakallarıyla çevrili çenesiydi. Hala uyuyordu ve ara sıra yutkundukça ademelması hareket ediyordu. Aklıma dün gece beni yanına çağırışı ve kolları arasına alışı geldi. Çarpık bir gülümseme dudaklarımda yer edindiğinde, omuzlarımı kısıp zaten beline sarılı olan kollarımla daha da sokuldum ona.
Uykum tamamen kaçmıştı fakat farkında bir şekilde Uraz'ın kolları arasında olmak beni mutlu etmişti. Öyle sarmıştı ki belime kollarını, üşüyormuşum ya da gidecekmişim de engellemek ister gibi. Hala garip geliyordu; hayatım boyunca babam ve abimden başka bir erkeğe bu kadar yakın olmamıştım ve buna alışmaya başlıyordum.
Ama güzeldi. Çok güzeldi.
Dün gece yalnızca sabah namazı için kalkmıştık. Kıldıktan sonra da aynı şekilde kollarının arasına çekmişti beni.
Bir süre uyumadan yanında yatmaya devam ettiğimde aklıma kahvaltı geldi. Uraz uyanana kadar kahvaltıyı hazır edebilir, küçük bir sürpriz yapabilirdim. Belimdeki kolunu sarsmamaya dikkat ederek kendimden kurtardım. Ardından battaniyeyi de üzerimden çekip kendimi ondan uzaklaştırdım. Kanepeden kalkarken Uraz'ın üstünü iyice örttüm.
Pijamamın yukarı çıkan paçalarını düzelttikten sonra açılmış şapkamı düzelttim. Onun yanında tesettürümden ilk kez taviz vermiştim fakat bu devamı gelecek demek değildi. Kahvaltı hazırlamadan önce üst kata çıkıp kıyafetlerimi değiştirmeye karar verdim. Merdivenlere ulaşıp ikişer ikişer çıktıktan sonra banyonun çaprazında kalan odaya girdim. Oda dağınıktı fakat dokunmadım. Bugün temizlik yapsam iyi olacaktı.
Bavulu açıp kalın bir kazak ve etek çıkardım. Üzerimdekileri çıkardıktan sonra bacağıma geçirdiğim taytla birlikte eteğimi de giydim. Kazağı da başımdan geçirdikten sonra dağılan saçlarımdan tokamı çıkarıp tekrar topladım. Siyah bir başörtü çıkarıp başıma taktığımda hazırdım. Üzerimden çıkardıklarımı bir kenara ayırdım, yıkamam lazımdı onları.
Odadan çıkıp banyoya girdim. İşlerimi hallettikten sonra da merdivenleri aşıp mutfağa girdim. Tezgaha kısa bir bakış attıktan sonra buzdolabının önüne geçip kapağı araladım. Ah, buzdolabı tamtakırdı. Uraz burada kalmamış mıydı? Günlük mü yapıyordu yemekleri? Ya da dışarıdan mı sipariş veriyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİMSİN
Romance❝Aşkı güçlendiren zaman değil, sadakattir.❞ Onun şatafatlı sözleri yoktu, şükürleri vardı. O romantik olmayı iki mumla beceremezdi; elime bir kahve verir, karşıma geçip gerçek romantizmin aslında sadakat olduğunu gösterirdi. Sevgisini diliyle değil...