#HearGaze #KudüsBizimdir
"Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Allah onları, ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor." (İbrahim, 42)
Gece rahat bir uyku çekmiştim. Biraz daha terasta oturup odalarımıza dağılmıştık. Erken uyumamız gerekiyordu çünkü erken de kalkmamız lazımdı. Bunun tek sebebi vardı. Okul.
Bu iki gün boyunca kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissetmiştim. Uraz'a karşı olan tüm önyargılarım yıkılmıştı, iyi biri olduğunu zaten düşünüyordum fakat yakın olmak çok farklıydı. Senelerce içimde biriktirdiğim çocukluk aşkım kadar kuvvetliydi aramızdaki güven, zamanın sanki hiçbir önemi yoktu. Zamana bırakmak kavramı gözümde değersizleşiyordu çünkü Uraz'la tanışalı şunun şurasında ne olmuştu sanki? Önemli olan sadakatti, buna tüm varlığımla inanıyordum.
Evden çıkmadan hemen önce prizleri ve ocağı kontrol etmiştim. Uraz yine buraya uğrayacağı için kıyafetlerini ve aldığım diğer yiyecekleri bırakmıştı. Benim sırt çantamı da onun arabasında bırakacaktım akşama kadar, buradan direkt okula geçiyorduk çünkü. Açıkçası geç kalmış olmasaydık belki eve uğrayabilirdim.
"Hadi Merve!"
Uraz'ın son ikazından sonra merdivenlerden hızla inerken aynı zamanda da kabanımın düğmelerini ilikliyordum. Sonunda inip birkaç hızlı adımda yanına ulaştım. Kapıda dikilmiş beni bekleyen adamın yanında eğilip çabucak botlarımı geçirdim ayağıma. Bağcıklarını düzelttiğim botlarımı yavaşça yere vurdum ve Uraz'a baktım.
"Hazırım."
Gözleriyle şöyle bir bana bakıp kapıyı ardından çekti. Kilidi çevirmesini izlerken ben de ona baktım.
Üzerinde yine deri bir ceket vardı, altında da, şükür ki, kalın krem renk bir kazak. Koyu mavi kot bir pantolon ve siyah botlarıyla tamamdı. Saçları her zamankinden oldukça dağınıktı, acaba her sabah yolda mı düzeltiyordu?
Bana döndüğünde bakışlarımı çekip arkamı döndüm. Bahçenin hemen girişindeki arabaya yürürken Uraz da yetişip yanımda yerini aldı. O şoför koltuğuna oturunca ben de arabanın etrafında dolanıp ön koltuğa geçtim. Arka koltuk tıka basa doluydu çünkü. Tamam, belki tıka basa da değil.
Kapımı örtüp çantamı da kucağıma bıraktığımda Uraz arabayı çalıştırdı. Kafamı eğip eve uzunca bakıp gülümsedim. Bir daha buraya ne zaman geleceğimi bilmiyordum, bu da minik bir vedaydı. Patika yolda ağır ağır ilerlerken sallanmamız sayesinde takmayı unuttuğum emniyet kemeri geldi aklıma. Çabucak uzanıp takarken Uraz'ın gözucuyla memnun ifadesiyle beni izlediği gördüm. Tebessüm edip arkama yaslandım.
Asfalt yola çıktığımızda canımın sıkıldığını hissetmeye başlamıştım. Uraz pür dikkat yolu izliyordu ve okula daha vardı. Kabanımın cebine elimi sokup telefonumu çıkardım. Ekran kilidini açtıktan sonra mesajlara girip Büşra, Esra ve benim ortak grubumuza yazdım.
Merve: "Hayırlı sabahlar."
Mesaj attıktan bir dakika falan sonra Esra yazdı.
Esra: "Dedi, şu an eşiyle okula doğru yol alan Merve Demir Akın."
Kaşlarımı çattım. Esra gittikten sonra konuşmalarımız nadirleşmişti ve ben bu olaydan ona bahsetmemiştim. Öğrenmesi sorun olmasa da fırça yiyecek olmam sorundu. Hem... Merve Demir Akın da ne?
Merve: "Merve Demir Akın?"
Esra: "Konuyu saptırma güzelim. Benim niye haberim yok Uraz eniştemle iki gündür yan yana olduğundan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİMSİN
Romance❝Aşkı güçlendiren zaman değil, sadakattir.❞ Onun şatafatlı sözleri yoktu, şükürleri vardı. O romantik olmayı iki mumla beceremezdi; elime bir kahve verir, karşıma geçip gerçek romantizmin aslında sadakat olduğunu gösterirdi. Sevgisini diliyle değil...