"Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar." (İnşirah, 5-8)
Kaç saat oldu? Bir? İki? Fakat geçen zaman, düşünme sürem değildi; aklımı yitirdiğim ânın üzerinden geçen süreydi.
Sanırım bir saat olmuştu. Yatağımın üzerinde bağdaş kurup kutunun içindekileri yerken önümdeki defteri okumaya başlayalı tam bir saat... Okuduğum sayfayla kahkahalara kapılırken ağzımdaki vişneli kekten birkaç küçük parça dışarı fırladı. Kafayı yemekle sıyırmış olmak arasındaki o ince çizgideydim. Belki de sadece düşüncelerimin esiri olurken bu kadar mutlu olabiliyordum fakat aklıma daha iyi bir ihtimal de gelmiyordu.
"Ah Burak, benim vişneli kekim..." Elimde çevirdiğim keki de ağzıma tıktıktan sonra söylediğim kelimeleri yeni idrak edebilmiştim. "Ama eğer Burak vişneli kek olsaydı ona istediğim zaman ulaşabilirdim." Ağzımla cık sesi çıkardım. "Sen anca ünlü bir şefin bana özel yaptığı kek olursun. Hayal yani..."
Durup dururken kendi kendime moralimi yükseltip düşürmek bana özeldi sanırım. Çünkü aklı başında hiçbir Merve bunu yapmazdı. Yine de çocuksu tavrımdan taviz vermek istemiyordum. Omzumu silkip önüme gelen sayfayı okumaya başladım.
"Eski minder, yüzünü göster. Göstermezsen bir poz ver; güzellik mi, çirkinlik mi, havuz başında heykellik mi? Hangisi?
Ortada oturan Burak'ın başında, sitede oturan beş on çocuk bu tekerlemeyi söyleyip dönmüştük. Şimdi sıra Burak'ın seçeceği konudaydı. Kafasını dizlerine gömdüğü için boğuk çıkan sesiyle, "Çirkinlik!" diye bağırdı. Burak kafasını kaldırana kadar herkes alabileceği en çirkin şekli almaya çabalıyordu. Ben de yüzümü buruşturup ellerimi pençe gibi yapmıştım. Ben minder olmak istiyordum, Burak beni seçmeliydi.
Sonunda Burak ayağa kalkıp sıradan herkese baktı. O bana bakarken ben gülmemeye çalışmış, ifademi daha da çirkinleştirmiştim. Herkese baktıktan sonra diğer taraftaki Sude'yi seçmişti. Gururuma dokunmuştu böyle yapması, o benim arkadaşımdı ve beni seçmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİMSİN
Romance❝Aşkı güçlendiren zaman değil, sadakattir.❞ Onun şatafatlı sözleri yoktu, şükürleri vardı. O romantik olmayı iki mumla beceremezdi; elime bir kahve verir, karşıma geçip gerçek romantizmin aslında sadakat olduğunu gösterirdi. Sevgisini diliyle değil...