20. Bölüm "Güven"

1.3K 95 620
                                    

"Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir." (Hadis-i Şerif)

Bazı zamanlar vardır, insan karşısındakine gerçekten güvendiğini hisseder. Ve eğer ondan şüphe duyduysa bunun boşa çıktığını görür.

Az önce neden ve nasıl olduğunu bilmesem de içimde Uraz'a karşı güven tohumları yeşermişti. Onun sıcak samimiyetini ve beni geçiştirircesine konuşmadığını hissetmiştim. Hayır, ona hâlâ aşk adına bir şeyler hissetmiyordum. Ama içinde iyi biri olduğunu istemeden de olsa göstermişti bana. Yüzümdeki o küçük tebessümün sebebi de büyük ihtimalle hissettiğim güvendi.

Okulun bahçesinden çıkıp durağa doğru ilerlemeye başlamıştım ki son anda vazgeçip adımlarımı aksi yönde devam ettirdim. Hava soğuktu fakat güneş yine de inatla parıldıyordu. Ellerimi kabanımın cebine sokup çenemi boynuma gömerek ilerlemeye başladım. Uzak olmamalıydı, buralarda bir kırtasiye olduğuna emindim. Birkaç sokak ilerlemiştim ki kırmızı tentede yazan kırtasiye yazısını görüp gülümsedim ve araba gelmediğine emin olup karşıdan karşıya geçtim.

Ellerimi cebimden çıkarıp kapıdan içeri bir adım attığında yüzüme vuran sıcaklık ve kağıt kokusu büyülenmeme sebep oldu. Küçüklüğümden beri bir şey almasam bile kırtasiye gezmeye bayılırdım. Renkli kalemleri tek tek elime alır, defterleri açıp koklardım.

Bu büyük kırtasiyede de sırayla dizilmiş kalın raflar arasında gezmeye karar verdim. Epeydir gelmiyordum kırtasiyeye, yalnızca arada bir kitapçıya gidip roman ve test kitabı alıyordum. Burada da romanlar vardı fakat o raflara dalarsam bir daha çıkamayacağım bir gerçekti. Ciltli defterlerin olduğu kısıma geçip ellerimi defterler üzerinde gezdirmeye başladım. Çok kararsız biriydim, hepsi benim olsun isterdim fakat bugün sadece bir deftere ihtiyacım vardı.

Derken yanımda biten görevliyi son anda fark edebilmiştim. "Nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu nazikçe, genç kadın. Mağaza ve bu gibi yerlerde yanıma gelip işime burnunu sokan görevlilerden nefret ediyordum. Bu kadını da bir şekilde savacaktım başımdan.

"Defterleri inceliyorum, kendim halledebilirim," diyerek hafifçe gülümsemeye çalıştım. Kadının yüzü düşer gibi oldu ama son anda toparlayıp tebessüm ederek ayrıldı yanımdan. Tek kaşımı kaldırıp derince soluduktan sonra tekrar defterlere döndüm.

İşte orada! Aradığım şey!

Elimi iki siyah defter arasında sıkışmış yeşil, ciltli deftere götürdüm ve tek hamlede çıkardım. Türünün son ürünü olarak sıkışıp kalmıştı oraya, sanki beni bekliyordu. Kalın kapağını aralayıp çizgisiz sayfalarında dolaştırdım parmaklarımı. Boyu da büyük sayılmazdı, küçük bir kol çantasına bile rahatlıkla girerdi. Evet, bunu alıyordum.

Rafların arasından çıkıp kasaya ilerlediğimde dükkan sahibinin hemen yanında yardım için yanıma gelen kadın vardı. Defteri tezgaha koyup, "Ne kadar bu defter?" diye sordum, aynı zamanda da çantamdan cüzdanımı çıkarmaya çalışıyordum. Görevli kadın defteri alıp paketlerken, "15 lira," diye mırıldandı adam. Cüzdanımdan para çıkarıp uzatıyordum ki kasanın arkasındaki raflara dizilmiş tükenmez kalemler dikkatimi çekti. Bir tane de kalem almalıydım.

Elimi uzatarak, "Şu kalemlerin siyah olanlarından da istiyorum," dediğimde, aynı görevli kadın arkasını döndü ve raftan kalem çıkarıp defterin bulunduğu poşete attı. Kalemin ve defterin parasını ödedikten sonra poşeti alıp çıktım kırtasiyeden.

Sokakta yürürken sebepsiz bir gülümseme oluşmuştu yüzümde, bir şeylerin düzene girdiğini hissediyor ve kendimi motive ediyordum. Hava soğuktu. Ama umurumda mıydı? Hayır.

KADERİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin