"Seven sevdiğine sevdiğini söylesin." (Hâdis-i Şerif)
Başımı koyduğum dizlerim, gözyaşlarımla ıslanınca başımı kaldırıp burnumu çektim. Başım ağrımıştı. Ne kadar süredir böyle burada oturduğumu unutmuştum, bedenim iyice uyuşmuştu. Ayağa kalkıp yorganımı araladım ve yatağıma uzandıktan sonra yorganımı tüm bedenimi örtecek şekilde üzerime çektim. Yatsı namazını okunur okunmaz kılmıştım zaten, düşünecek başka bir şeyim yoktu şu an.
Bu gece için sadece dinlenmek istiyordum. Gün fazlasıyla yorgun geçmişti, en azından güzel bir uyku çekersem yarın için sağlam bir kafaya sahip olurdum. Gözlerimi sımsıkı kapattım ama anında annemin cümleleri beynimde yankılandı.
"Gönül... Merve'yi çok beğenmiş ve eğer onun da isteği olursa okul bittikten sonra oğluyla evlendirmek istiyormuş."
Yorganı üzerimden itip göz pınarlarıma dolmuş gözyaşlarını serbest bıraktım. Sadece gözlerimdeki ağırlık gitsin istemiştim fakat gözyaşlarının peşinden hıçkırık esir almıştı bedenimi. Kendime inanamıyordum.
"Of!" deyip yorganı yumrukladım. Burak'tan başkasıyla evlenirsem yıkılırdım ben, kimseyi onun kadar sevmemiştim ki... Ellerimi yüzüme kapatıp derin bir nefes aldım. Kızları aramamıştım fakat şu an gerçekten de ihtiyacım olduğunu hissediyordum.
Yatakta bağdaş kurup komodinin üzerindeki telefonuma uzandım. Önce Büşra'yı aradım, o açtıktan sonra da çağrı ekleme butonuna basıp Esra'yı aradım. İkisiyle de bağlantı kurduğumda konuşmaya başladım.
"Kızlar ben bugün sizi arayamadım ama... Şey yani," der demez burnum sızlamaya, sesim titremeye başlamıştı. Büşra, "Merve? Ne oldu sana?" diye sorsa bile ona cevap verecek durumda olduğumu sanmıyordum.
"Boncuğum neyin var? Ağlama da anlat bize."
Esra'nın sözlerinden sonra yanaklarımı elimle silip, "Çok kötü bir şey oldu ve ben çok korkuyorum," deyiverdim. Biliyorum, alakasız cümleleri tekrar tekrar söyleyerek bir şey anlatmış olmuyordum fakat söylemeye dilim varmıyordu.
Esra tekrar konuşup, "Merve önce bir sakin ol bence," dedi. "Yakınında su falan varsa iç, biraz kendine gel."
Komodinin üzerindeki bardağa uzanıp üç yudumda bitirdim suyu. Biraz ferahlamış hissediyordum şimdi.
"Rahatladın mı şimdi?" Büşra'nın sözlerine karşılık sanki görebilecekmiş gibi başımı salladım. Derin bir nefes alıp başladım anlatmaya.
"Bugün annemle eski bir arkadaşının evine oturmaya gittik. Uzun süredir görüşmedikleri ve beni de merak ettikleri için ben de gittim. Ve evine gittiğimiz kadın da size bahsettiğim Zeynep'in annesiydi. Nezaket Teyze'yle de tanışıyorlarmış ama ben sadece o kadını tanımıyordum."
Biraz soluklandıktan sonra yorganın köşesini avcuma alıp sıkmaya başladım.
"Sonra kadının bizim için hazırladığı ikramları yemek için sofraya geçtik. Öyle hem yiyip hem sohbet ederken konu Zeynep'in abisine geldi. Biraz da ondan bahsettiler. Sonra Zeynep'le biz onun odasında oturmaya karar verdik..."
Ben anlatmaya devam ederken kızlardan hiç ses gelmeyince uyuduklarını sanıp, "Kızlar? Orada mısınız?" dedim hoparlöre doğru. İkisi birden, "Devam etsene, biz burdayız," dediklerinde anlatmaya devam ettim.
"Öyle biraz sohbet ettik sonra eve geldik. Akşam yemeğinden sonra ben mutfakta bulaşıkları toplarken annemler de salonda oturuyorlardı. Bulaşıklardan sonra odama geçip sizi arayacakken telefonumu mutfakta unuttuğum geldi aklıma. Mutfağa gittim, telefonumu aldım ama geri dönerken salonda annemlerin konuştukları şeyler dikkatimi çekti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADERİMSİN
Romance❝Aşkı güçlendiren zaman değil, sadakattir.❞ Onun şatafatlı sözleri yoktu, şükürleri vardı. O romantik olmayı iki mumla beceremezdi; elime bir kahve verir, karşıma geçip gerçek romantizmin aslında sadakat olduğunu gösterirdi. Sevgisini diliyle değil...