26. Bölüm "Sefa & Şura"

818 78 285
                                    

#ÖzgürFilistin #HearGaze

"Hayırlı bir işe vesile olan, onu yapan gibidir." (Hadis-i Şerif)

İkindi namazı yavaş yavaş yaklaşıyordu. Daha akşama çok olmasına rağmen güneş kendini gizler gibi bulutların arkasına geçmişti. Ocak ayıydı, serin hava hakimiyetini çok güçlü sürdürüyordu. Bursa sokakları insanların gürültülü dünyasına şahit olurken, girdiği marketten ayrılan Sefa da ortak oldu bu gürültüye.

Üzerindeki siyah kotu ve lacivert gömleğiyle filinta gibi duruyordu genç adam. Yakışıklıydı yüzü, yüreği de en az yüzü kadar... Kendini sokağa atarken esen rüzgara karşı kaşe kabanının önünü kapatmaya uğraştı. Bir yandan da marketten aldığı meyveli şekeri cebine atmaya çalışıyordu.

Bursalı değildi, burada çalışıyordu yalnızca. Küçük bir dairede geleceği için birikimler yapıyor, bu yüzden de ailesinden uzak kalıyordu. Bazen aklına türlü çeşit sorular düşüyordu Sefa'nın, en çok da onun için hayırlı birini bulacağı konusunda endişe ediyordu.

Kız kardeşi Merve'nin yaşadıkları onu da etkilemişti. Yakınım dediği ve kardeş saydığı birinden hiç beklemediği bir anda, hiç beklemediği bir darbe yemişlerdi. Bu darbenin en büyük kurbanı kız kardeşiydi. Çok süre geçmeden başka bir kısmete evet demesi Sefa'yı iyice sarsmıştı. Kendini düşünecek zamanı zaten yoktu, fakat kız kardeşini de kollamak zorundaydı. Sonunda aile dostlarının oğlu Uraz ile imam nikahıyla evlenmişti Merve. Sefa'nın endişeleri hala sürse de Uraz'a güveniyordu, Burak'ta olduğu gibi olmaması için de dua ediyordu.

Düşünceli düşünceli yürürken aynı zamanda yolda gördüğüne selam vermeyi ve güler yüz göstermeyi de ihmal etmiyordu Sefa. Oldu olası saygılı ve değerlerine bağlı biri olmuştu. Çizgisini hiç aşmamış, uslu bir çocukluk geçirmişti. Onun için bu hayatta en değerli olan şeyler, aile ve manevi değerleriydi. Ve bu değerlerin dışına da bir an olsun çıkmamıştı.

Sokakta temkinli adımlarla park ettiği arabasına ilerliyordu. Eve geçecek ve günün yorgunluğunu üzerinden silecekti. Kaldırım kenarında gördüğü kediye doğru adımlayıp genişçe gülümsedi. Aklına kedileri Karamel gelmişti.

"Pişt! Tatlı şey." Gülerek parmaklarını kedinin gri tüylerinden geçirdi Sefa. Kedi korkup uzaklaştığında ise doğrulup yürümeye devam etti. Cadde kalabalıktı. Derken kalabalığın kuytu köşesinde, kaldırım kenarında oturmuş bir çocuk çekti Sefa'nın dikkatini. Başta annesini bekliyordur düşüncesiyle yanına yaklaşmak istemedi fakat çocuk hiç de birini bekliyor gibi durmuyordu. Boynunu bükmüş, pantolonuna parmaklarını sarmıştı. Belli ki ağlıyordu.

Sefa çatık kaşlarıyla o yöne yürüdü. Onca kalabalığın içinden bir kişi bile dönüp bakmıyordu çocuğa. Bakan varsa bile umurlarında olduğu söylenemezdi. Çocuğa yaklaşan Sefa elini cebine atıp meyveli şekerinden bir tane çıkardı. Eğer ona yaklaşmak ve konuşmak istiyorsa kalbini yumuşatarak olmalıydı bu.

On adım kalmıştı ki krem renk şallı ve uzun trençkotlu genç bir kadın çocuğun yanına eğilip elindeki pamuk şekeri uzattı. Sefa şaşkınlıkla bakakaldı. Kadın çocuğun yanına oturup ince parmaklarını saçlarında gezdirmeye başladı. Yüzü ay gibi parlaktı, kahverengi gözleri belirgince duruyordu. Sefa güzelliğine takılı kaldığı bu kadından anında çekti bakışlarını ve o yöne adımladı.

"Şey..." diye söze girdi. "Şuradan geçiyordum da küçük çocuk gözüme takıldı. Bir sorun mu var?"

Gözleri ardından elindeki pamuk şeker paketini kollarının arasına saklayan çocuğa kaydı. Sokak çocuğu gibi değildi, muhtemelen ailesini kaybetmişti.

KADERİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin