33. Bölüm "Can kırıkları"

745 67 335
                                    

"Bizi aldatan, bizim yolumuzda değildir." (Hadis-i Şerif)

Bekledim.

Gördüklerimin daha öncesinde olduğu gibi bilinçaltımın bir oyunu olduğunu görmeyi bekledim.

Ama olmadı. Bu kez hiç olmadığı kadar gerçekti her şey. Hiç olmadığı kadar can yakıcı ve hiç olmadığı kadar öfke vericiydi. Sanki yüreğime kızgın bir demirle baskı uygulanıyordu ama ben artık bu acıya izin vermek istemiyordum.

Göz göze geldikten hemen sonra bakışlarımı indirip geriye birkaç adım attım. Elim usulca kapı kolunu bulurken şu an için yapmamın en doğru olacağı şeyi yapmak için hamle yaptım. Kapının arkasına iyice girip kapıyı ittim fakat bu çabam sadece beceriksiz bir girişimle kaldı. Verdiği fütursuz selam yetmezmiş gibi kapıyla pervaz arasına kalın botunu koyup kapıyı kapatmamı engellemişti. İçimi kaplayan huzursuz duman ciğerlerimi yakıp kavururken dolan gözlerimi silmeye çalışmak boşa kürek çekmekti.

"Merve..." dediğinde ismim ağzında kirleniyormuşçasına yüzümü buruşturdum. Kapıyı bana doğru itmiyor fakat kapatmama da izin vermiyordu. Sertçe yutkunup dilimle dudaklarımı ıslattım.

"Git buradan," derken sesimin ne denli kırık çıktığını tahmin edebiliyordum. Kendine gel Merve, bu sen olamazsın. Onun karşısında sesin dahi titrememeli.

"Konuşmamız gerek."

"Git!"

Sabırsız sözlerim ağzımdan tiz bir çığlıkla döküldüğünde bu bana güç vermişti. Omuzlarımı dikleştirip derin bir nefes aldım. Ben değil burada olmasına, sesini duymaya bile katlanamıyorken neyin peşinde olduğunu merak dahi etmiyordum. Bir an önce buradan gitmeliydi, net olan tek şey buydu.

"Beni dinlemelisin," derken kapıya az da olsa baskı uygulamaya başlamıştı. Bunu fark eder fark etmez sırtımı kapıya yaslamış, daha çok itmeye başlamıştım.

"Evime zorla giremezsin, benimle zorla konuşamazsın. Seni şikayet ederim."

Artık gözlerim sulanmıyordu. Az önceki anlık şokla gelen bir şeydi ve şu an etkisi bile yoktu. Sık ve derin nefeslerimin arasında ayaklarımdan birini kapının altına, diğerini de önüme doğru uzattım. Hayatım bu denli düzene girmişken yüzümü görmesine bile izin veremezdim.

Birden kapının üzerindeki baskı kesildi. Kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim fakat toparlamam uzun sürmedi. Sırtımı kapıdan çekip sadece ellerimle bastırdım. Onun kapının ardında olduğu düşüncesi zihnimi adeta ateşe verirken kısık nefeslerinin sesini duymak daha da kötü hissettirmişti.

Bir insan... Ardında bıraktığı kırık kalplere ne yüzle dönebilirdi ki? Ve o kişi... Benim çocukluğumdan tanıdığım adamken kendimi onu tanımadığımla ilgili sorgulamaya başlamıştım. O bu kadar iğrenç biri miydi?

"Lütfen..." dedi, sesi soğuk havaya karışıp kırılırken. Onu dinlemek istedim bir an için. Hesap sormak, çaldığı günlerimin acısını yüzüne tokat gibi çarpmak istedim. Yüreğim varlığıyla nasıl yoruldu, nasıl paramparça oldu, duysun ve azıcık olsun vicdanı varsa kahrolsun istedim. Ama yapamıyordum. Ne kadar güçlü durmak istesem de o sözleri sarf edersem gücümün kırılacağını biliyordum.

Gözlerimi kapıya yasladığım ellerime diktim, parmağımdaki yüzük direkt olarak gözüme çarptığında içimdeki sıkıntı daha da arttı. Peki ya bana sadece kırık bir kalp mi bırakmıştı o, yoksa onun sayesinde kalbimin üzerine kalbini örtüp tüm acımı saklayacak birine de mi sahip olmuştum?

KADERİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin