Luke yanımıza geldiğinde omuzları yorgunluğunun göstergesi olarak çökmüştü. Gözlerinin ışıltısı sönmüş, renkleri açılmıştı. Buz mavisi gözleri bile bitkinliğini ele veriyordu. Ethan da ondaki yorgunluğu fark etmiş olsa gerek hemen ayağa fırladı ve Victoria'ya döndü.
"Biz gidelim artık. Seni sonra ararım."
Victoria, ondan beklediğimin aksine kalmamızı üstelemedi. Sanırım o da bizim günün ağırlığını taşımakta zorlandığımızı görmüştü. Hafifçe gülümseyip başını salladı. Ardından bana ve elini belime sarmış Luke'a döndü.
"Sizinle tanıştığım için çok memnun oldum. Lütfen daha sık görüşelim."
Gülümseyip öne bir adım attım ve kollarımı Victoria'ya doladım. O da sarılışıma karşılık verip sadece benim duyabileceğim bir şekilde teşekkür etti. Bu teşekkürün nedenini o söylemese de anlamıştım. Piermont'a ilk geldiğimde beni ilk kucaklayan ev sahibimiz Jenny olmuştu. Islak olduğumu umursamamış, içtenliğiyle kabuğumun içine ilk sızan o olmuştu. Daha sonra da ev halkı ve Luke bu kasabaya alışmamda yardımcı olmuştu. Tek başına ilerlemek ne kadar cesurca bir hareket olsa da çevrenin desteğinin ilerlemedeki etkisi yadsınamazdı. Şu an burada sağlıklı bir şekilde oturuyorsam bunların hepsi çevremdeki insanlar sayesindeydi.
"Telefonuna kendimi kaydettim. Senden de kendimi aradım. Yani beni 'Seni sonra ararım,'la geçiştiremezsin."
Ethan, Victoria'nın cümlesi bitince bir inilti koyverdi. Luke ise gülmemek için dudaklarını içe doğru bastırdı. Ethan kaçışı olmadığını anladığı için cevap vermek yerine uzanıp eliyle Victoria'nın sarı saçlarını karıştırdı. Victoria da ona tatlı bir tebessümle karışık verdi.
Onunla vedalaşıp otelden çıktık ve Luke'un, abisinden ödünç aldığı aracına bindik. Ethan arka koltuğa geçip ortaya geçti ve bir nevi aramıza yerleşmiş oldu.
"Luke, senin Jeep ne olacak?"
Luke, gözü gibi baktığı Jeep'inin Jack'in aptalca bir hatası yüzünden neredeyse hurdaya döndüğünü hatırlayıp yüzünü astı. Başını umutsuz bir şekilde sağa sola salladı.
"Önden ve sol taraftan çok hasar almış. Ön kısmı o kadar kötü olmasa belki kurtulma şansı olurdu ama şu anda durum iyi görünmüyor."
Luke bana aracına ne kadar değer verdiğini anlatmıştı. Hurdalıktan bulduğunu ve tüm kazandığı parasıyla onu kullanılabilir hale getirdiğinden bahsetmişti. Calum için kendi parasıyla satın aldığı ilk gitar neyse Luke için de Jeep o anlama geliyordu. Benim duygusal olarak bu kadar bağlandığım bir eşyam yoktu. Sanırım. Yani kendi eşyam yoktu. Calum'ın bana kalan eşyalarını ve Duke'u kendi canımdan bile daha fazla önemsiyordum.
"Hadi ya! Jack'i gördüğüm ilk yerde suratına yumruğu indireceğim." Ethan, Luke'un abisinden bahsettiğini geç hatırlayıp cümlesini toparladı. "Affedersin dostum. Abinden böyle bahsetmek istemezdim ama berbat bir adam."
Bir elimle yüzümü kapatıp inledim. Ethan'ın sözlerini toparlamaya çalışırken daha da batırması bana kendimi hatırlatıyordu. Luke konuştuğunda sesinde en ufak bir kızgınlık yoktu. En azından Ethan'a karşı yoktu.
"Ben bir tane geçirdim zaten. Devam edemedim çünkü annem durdurdu. Hâlâ sinirim geçmiş değil."
Aklıma gelen fikirle elimi yüzümden çekip Luke'a döndüm.
"Burada kum torbası olan bir spor salonu var mı?"
Ethan, ne önereceğimi anlayıp gülmeye başladı.
"Evet var ve o da zaten kasabanın tek spor salonu. Benim üyeliğim var. Beraber gidebiliriz Carol bir şey demez."
Yüzüm ışıl ışıl Ethan'a baktım. "Kurucusu bir kadın mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If Today Was Your Last Day
Fanfiction"Eğer içinde bulunduğun gün senin son günün olsaydı ne yapmak isterdin?" Tori Rodriguez, en yakın arkadaşı Calum Hood'un ölümünden sonra ikisinin hayalindeki kasabaya benzeyen Piermont'da bir öğrenci evine yerleşir. Yedi kişinin yaşandığı bu evde ha...