Evdeki herkesin beni tanıyıp, benim hiçbirini tanımıyor olmam çok tuhaf görünüyordu. Jenny'nin anlattığına hiç şüphem yoktu fakat hepsinin dinlemiş olması beni asıl şaşırtan şey olmuştu.
Sabah kahvaltıya indiğimde, ben ineli öğlen olmuştu, mutfakta sadece Ethan'ın kısa saçlı hali vardı.
Mutfağa girip "Günaydın, Evan." dedim.
Bana doğru dönüp, inanamayarak, "Nasıl anladın?" dedi.
Saçlarını işaret ettim. Ethan'ın kahverengi saçları kıvrılarak omuzlarına gelirken, Evan'ınkiler kısa ve öne doğru düzensiz bir şekilde dağılıyordu.
Evan gülmeye başladı. Çenesinde dün Ethan'da gördüğüm bir çukur belirdi. İkisinin sahiden de saçları dışında farkları yoktu.
"Doğru. Neyse ki profesörler bunu fark edemez."
Kendisine bir sandiviç hazırlarken ben de kendime bir kase çıkardım. İçine gevrek doldurduktan sonra ona doğru döndüm.
"Ethan okulda mı?"
Başını salladı. Sandiviç ekmeklerinden birinin üzerine jambonu simetrik bir şekilde yerleştirmeye çalışıyordu. Uzun, kemikli parmakları takıntısını ortaya çıkaracak kadar işine odaklanmıştı.
"Evet benim yerime okula gitti."
Söylediklerini sindirme süresince peşpeşe gözlerimi kırptım. Rüyada değildim öyle değil mi? O kadar rahat bir tavırla kendisinin yerine derslere girmesi için kardeşinin okula gittiğini söylemişti ki inanamamıştım.
Kehribar rengi gözleri bana doğru döndü. Jambonun simetrik olduğuna ikna olmuşa benziyordu. Marketlerde bile onun yerleştirdiği şekilde bir jambonla karşılaşmamıştım.
"Liseden beri ara sıra birbirimizin derslerine gireriz." diye açıkladı.
Ah, şimdi anlamıştım.
"İyi olduğunuz derslere mi giriyorsunuz?"
Şimdi yüzünde daha eğlenceli bir gülümseme oluştu. Doğrulup dirseklerini tezgaha dayayıp arkaya doğru yaslandı. Yaptıklarıyla övünmek için değil sadece aramızda bir sohbet ortamı oluşturmak için anlatmaya başladı.
"Evet. Lisede onun kaldığı dersler çok fazlaydı. En umursamaz olan o ve babamız da çok katıydı. Sürekli ceza aldığı için daha fazla dayanamadım ve onun yerine sınava girdim. O da bir gün karşılık olarak benim bir sınavıma girdi. Kalacağımı düşündüğüm sınavdan en yüksek notu aldım. Ardından da böyle devam ettik."
Bir ikizim olmasını dilerdim. Muhteşem bir şey olmalıydı. Sürekli onu yapmak istemediğim işlerime göndermek isteyeceğim için hayatımın uzun süreceğini sanmıyordum. Bir ikizim olsa ve onu bu şekilde kullansam benim de sabrım tükenirdi. Ölüm fikrini düşününce yüzümü buruşturdum. Kendimden bir anlığına böyle bir durumu eğlence aracı olarak kullandığım için nefret ettim.
"Kimse sizi fark etmedi mi?" diye sordum.
Buzdolabına gidip süt çıkardığım sırada Evan masaya geçip oturdu ve soruma cevap verdi.
"Hayır. Annem fark eder ama neyse ki okulda yanımızda değil. Saç stillerimizi değiştirene kadar bu evdekiler bile bizi ayırt edemiyordu."
Kasemi alıp karşısına geçerken istemsiz bir şekilde güldüm. Onlarla biraz konuşsam saçları dışında ayırt edebileceğim özelliklerini bulurdum.
Bilgisayarını ödünç istediğim sırada Ethan'ın daha çevik olduğunu fark etmiştim. Daha fazla yerinde duramayan bir yapısı vardı ve Evan gibi simetri takıntısı olmadığına da emindim. Bilgisayarının masaüstü ekranı o kadar karışıktı ki bir an müzik programının yüklü olmadığını düşünmeme sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If Today Was Your Last Day
Fanfiction"Eğer içinde bulunduğun gün senin son günün olsaydı ne yapmak isterdin?" Tori Rodriguez, en yakın arkadaşı Calum Hood'un ölümünden sonra ikisinin hayalindeki kasabaya benzeyen Piermont'da bir öğrenci evine yerleşir. Yedi kişinin yaşandığı bu evde ha...