Luke, anlatacaklarımın ağırlığını tahmin ettiği için konuştuğum zaman boyunca sessiz kaldı. Kollarını bana sardı, anlattıklarım yüzünden titreyip ağlarken beni sıkı sıkı tuttu, sıcaklığıyla yatıştırdı. Orada, sanki o anı yaşarken benimleymiş gibi hissettirmeye çalıştı.
Bazen tek bir davranış binlerce sözcükten daha etkilidir. Luke, beni sözleriyle değil, bakışlarıyla, dokunuşlarıyla, varlığıyla sakinleştirmeyi başarmıştı ve ben onun bu davranışı sayesinde yaşadığım olayı ifademi alan polislerden sonra ilk kez ona, sonuna kadar anlatabilmiştim.
Anlattıklarım bitince bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Sessizliği bölen şeyler sadece çevremizdeki insanların eğlenceli kahkahaları, dalgaların sesi, birkaç bebeğin ağlayışı, saçlarımızı savuran rüzgar ve benim hıçkırıklarımdı. Karşımızdaki okyanus ve Luke'un varlığı beni normalden daha kısa bir zamanda toparladı. Konuşmak için dudaklarımı ıslattım. Gözyaşlarımın tuzlu tadı ağzımın içine yayıldı.
"Anlattıklarımda bazı boşluklar var biliyorum. Mesela her ne kadar bana dokunmadan onu yaraladığımı söylesem de o akşam giydiğim kıyafetlerimde yırtılmalar ve vücudumun bazı bölgelerinde morluklar tespit ettiler. Boynum, sırtım ve kollarımda."
Doktorlar ve hatta polisler bile olayları tam hatırlayamıyor oluşumun normal olduğunu söylemişlerdi. Büyük bir travma yaşamıştım. Birkaç saat içerisinde hem saldırıya uğramış hem de en yakın arkadaşımın ölümünü görmüştüm. Görüştüğümüz doktorlardan ikisi benim bir hafta bile dayanamayacağımı söylemişti. Fakat dayanmıştım. Dokuz ay yirmi bir gün boyunca hayatta kalmıştım. Devam etmemiştim ama en azından sevdiklerimize bir acı daha yüklememiştim.
"Bana o iğrenç herifin hapiste olduğunu söyle."
Dudağımı ısırıp beni daha rahat görebilmek için tüm vücuduyla bana dönen Luke'un gözlerine baktım.
"Belediye başkanının oğlu olduğunu söylesem cevabını almış olur musun?"
Luke'un saçlarıyla aynı renkteki biçimli kaşları memnuniyetsizliğini belli etmek için çatıldı. Mavi gözleri ve burnu ağladığı için kızarmıştı ama kaşlarını çatınca kızgınlığı hüznünü maskelemişti. Normalde kızacağım ama şu an çok haklı bulduğum birkaç küfür savurup ellerini yumruk yaptı.
"Ama uyuşturucu sattığı için yargılanacakmış. Michael geldiği zaman ilk bu haberi verdi."
Bunu Luke'un yatışması için söylemiştim fakat beklediğimin aksine daha da sinirlenmişti. Etraftaki insanların tartışma içinde olduğumuzu düşünerek yanımıza gelmemesi için ses tonunu düşürüp bana cevap verdi.
"Bu iç rahatlatan bir şey değil. Uyuşturucudan dişe dokunur bir ceza almayacaktır hatta eğer babası statüsünü kullanırsa paraya bile dönüştürebilir. Yani o iğrenç serseri senin karşına tekrar çıkabilir. Sen de dahil başka kadınlara da zarar verebilir."
Rick'in değil karşıma çıkmasını; bulunduğum şehre gelmesini bile istemiyordum. Onun görünüşü gözlerimin önünde belirince tüylerim diken diken oldu. Evet, beni bulurdu. Onu engelleyecek bir Calum da yoktu. Rick'ten hem taciz hem de daha sonra kapıma gelmeleri nedeniyle birkaç kez şikâyetçi olmuştum. Benden sonra onun hakkında birkaç taciz şikayeti daha yapılmıştı. Muhtemelen Rick zamanının büyük bir bölümünü bana kin güderek geçiriyor olmalıydı.
Luke, titrediğimi fark edip ellerini omuzlarıma yerleştirdi.
"Karşına çıkmayacak. Sen burada güvendesin. Ben yanındayım. Biz yanındayız."
Luke, insana rahatlık veren güven dolu sesiyle beni telkin etti. O sözlerine devam ettikçe nefes alışverişim yavaşlamaya başladı.
"Tehlikede değilsin. Güvendesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If Today Was Your Last Day
Fanfiction"Eğer içinde bulunduğun gün senin son günün olsaydı ne yapmak isterdin?" Tori Rodriguez, en yakın arkadaşı Calum Hood'un ölümünden sonra ikisinin hayalindeki kasabaya benzeyen Piermont'da bir öğrenci evine yerleşir. Yedi kişinin yaşandığı bu evde ha...