12. Bölüm

437 43 42
                                    

Güneş ışığının altında parıldayan mavinin farklı tonlarını izliyordum. Buraya geldiğimden beri sahile bir kez bile uğramamıştım. Halbuki buradaki yerel halk bile görüntüye alışık olmalarına rağmen her gün sıkılmadan buraya gelirlerdi. Bana bu bilgiyi Caleb vermişti.

Açık mavi, gece mavisi, gökyüzü mavisi...

Denize alışmak imkansızdı. Odamdan baktığımda bile yakın olmadığımız halde içime bir dinginlik doluyordu. Sahile bakan ikinci sıradaki evlerden birinde yaşıyorduk.

Ne zaman denize baksam bir yenilik görüyordum. Her bakışımda benim de bakış açım değiştiği için bir farklılık buluyordum.

Calum'ın Santa Cruz yazan beyaz tişörtünü giymiş ve kendimi sahile atmıştım. Gri renkli şortum ve bacaklarım çoktan kum olmuştu.

Bakışlarımı gökyüzüne çevirip elimi kalbimin üzerine yerleştirdim. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım.

"Ben onların bahsettiği gibi biri miyim?"

Birkaç dakika sonra sıcak bir rüzgar esip saçlarımı savurdu. Yüzüme ağır bir tebessüm yerleşti.

"Teşekkür ederim," diye fısıldadım.

Gözlerimi açıp tekrar önümdeki denize baktım. Bugün çok sakindi. Dalgalar bile çok nadiren ortaya çıkıyordu. Bu dinginlik bana huzur veriyor, gevşememi sağlıyordu.

Mavinin farklı tonlarını da kanyondan sonra öğrenmeye başlamıştım. Sanki biri eline bir palet almış ve mavinin binbir tonunu ortaya çıkarmıştı.

Burada olmak bana Luke'u hatırlatıyordu. Onun gözleri de böyle okyanus gibi uçsuz bucaksız bir mavilikteydi.

"Oturabilir miyim?"

Kalbimin ritmini bozmayı başaran sese doğru dönmek yerine onun gözlerinin karşımdaki yansımasını izlemeye devam ettim.

Omuz silkip, "Sahil halka açık," dedim.

Luke yanıma, aramıza biraz mesafe bırakacak şekilde oturdu. Bugün üzerinde gri, kısa kollu bir üst vardı. Altında da siyah bir şort.

Dün, Ashton eve uğrayıp Ethan'a gece biz gittikten sonra barda yaşananları anlatmıştı. Benim de duyabileceğim şekilde anlattığı için mutfaktan kulak misafiri olmuştum. Luke ve Sophia'nın ben gittikten sonra sert bir kavgaya tutuşmuş olduklarını öğrenmiştim. Şimdi de araları bozuk bir şekilde birbirlerinden olabildiğince uzak takılıyorlardı.

Luke, "Özür dilerim," dedi. Bakışlarını üzerimde hissetmeme rağmen ona dönmedim. Ona bakmadan düşüncelerimi kelimelere döktüm.

"Sessiz kaldım. Hatta daha da kötüsü hem sessiz kaldım hem de ağladım. Kendimi işte bu yüzden kötü hissediyorum."

Sözlerim ondan çok Calum'aydı. Fakat onun yerine Luke cevap verdi.

"Onun söyledikleri sindirebileceğin sözler değildi. Ben bile ne olduğunu anlayamadım. Onu ilk kez yeterince tanımıyormuşum gibi hissettim."

Ona cevap vermedim. Sophia, bana kötü davranmış olsa bile onu eleştirmek bana düşmezdi. Kendi yorumumu Luke'a belirtirsem onun bakış açısını da değiştirmiş olurdum. Onların ilişkisine artık objektif yaklaşamazdım.

"Her zaman güçlü kalamazsın. Bu seni yorar, Tori. Bazen kendini bırakman gerekir. Sen kendini tanıyorsun öyle değil mi? Onların söylediği gibi biri olmadığını biliyorsun."

Başımı çevirip okyanus mavisi gözlerine baktım. Bakışmamızdan cesaret alıp devam etti.

"Ben de senin öyle biri olmadığını biliyorum. Fakat benim düşüncem de önemli değil. Asıl önemli olan senin görüşün, Tori. Kendini ne kadar iyi ifade edersen et, yine de herkes kendi görmek istediği Tori'yi görecektir."

If Today Was Your Last DayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin