20. Bölüm

305 36 44
                                    

Michael, kumsaldan yeni seçtiği yassı bir taşı alıp, sırtını büktü ve taşı tutan kolunu ileri geri sallamaya başladı. Bowling topunu fırlatacak gibi kendisini hazır hissettiğinde taşı fırlattı.

Taş öncekilerden daha fazla sekti. Tam sekiz kere.

Michael, normalde sevinecek olsaydı bile anlattıklarım yüzünden durgun bir şekilde bana döndü ve yanıma oturdu. Dizlerini kendisine çekip kollarını sardı.

"Luke ile konuştun mu peki?"

Başımı sağa sola salladım. O günden sonra Luke benden kaçmaya başlamıştı. Evine gitmiştim. Çalıştığı mekana gitmiştim. Kasabanın rehberlerinden birkaç kişiyle bile konuşmuştum. Ethan, Luke'u bulamadığım için bana Ashton'ın numarasını vermişti. Fakat o da beni Luke ile görüştürmeyi başaramamıştı.

Çünkü benimle görüşmek istemiyordu. Onu bu konuda en yakın arkadaşı bile ikna edememişti. Görüşmek istemeyen birisiyle de zorla görüşemezdim.

Kısacası artık Luke'u da kaybetmiştim. Bugün onunla konuşmayalı, hatta yüzünü bile görmeyeli tam bir hafta olmuştu.

Michael da bu bir hafta içerisinde dönüş için hazırlanmaya başlamıştı. O yüzden neredeyse günlerinin her saatini Grace'e ayırmıştı. Kıskanmam gerekiyordu ama yapamıyordum. Michael'ı mutlu eden her şeyi seviyordum. En azından birimizin gülümsemesi sahte değildi.

Onun sorusuna cevap vermemek için konuyu değiştirdim.

"Tedaviye yeniden başlayacaksın değil mi?"

Michael, "Evet," dedi ve derin bir nefes aldı. Başını destek almak ister gibi dizlerine dayadı.

"Bırakmıştım çünkü iyileşmeyi hak etmediğimi düşünüyordum. Sonuçta benim aptallığım yüzünden en yakın arkadaşımı kaybettik. Hayata devam etmek bana ödül olur."

Araya gireceğimi hissederek hızla devam etti.

"Sana söz verdim. Artık ona da bir söz verdim. Sizler için yapacağım."

"Hayır, Michael," dedim yumuşak bir ifadeyle. "Bunu kendin için yapmalısın. Bizim için değil. Sen istemelisin."

Michael, gözlerini kapattı. Hâlâ kabul etmekte zorlandığını biliyordum. İçten içe bunu hak etmediğini düşünüyordu. Benim gibi o da sürekli kendisini suçluyordu.

"Uyuşturucu ve alkolün sana neleri kaybettirdiğini ya da sana nasıl zarar verdiğini düşün. Öncelik kendinsin, canım. Tedavi sana fayda sağlayacak, bize değil. Seçimi sen yapmalısın. Biz bu süreçte senin seçimlerine saygı duyacak ve sana destek olacağız."

Michael, bir anda ayağa fırlayıp yeni bir taş seçmek için sırtını bana döndü. Kaçındığı konuşmalar başladığında hep böyle yapıyordu.

"Michael," diye sızlandım.

Taşı fırlatıp bana doğru döndü.

"İyileşmek istiyorum ama Calum bu konuda ne düşünür bilmiyorum. O benim en yakın arkadaşım ama artık neye ne tepki verir çözemiyorum."

Ayağa kalkıp Michael'ın eline seçtiğim taşı bıraktım. Bir süre elini tutup gözlerine baktım.

"Calum mutlu olacak. Zaten her zaman bu kötü alışkanlarından kurtulmanı istiyordu. Ayrıca ben babamın bile çoğu şeye ne tepki vereceğini çözemiyorum. Yakın arkadaşını tahmin edemiyor olman normal yani."

Michael gülümsedi ve geri çekilip taşı denize fırlattı. Taş hiç sekmeden 'cop,' diye bir sesle birlikte suyun derinliklerine kavuştu. Michael bir süre daha denize bakıp gözlerini kapattı ve Piermont'un havasını ciğerlerine çekti.

If Today Was Your Last DayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin