7. Bölüm

393 42 53
                                    

Calum hep yüksek sesli müzikler dinler. Haykırış dolu müzikler. Bazen kulaklarımı kapatma ihtiyacı duyarım.

"Zihnimi meşgul ediyor, düşünmeme engel oluyorlar."

Bana hep böyle açıklar o şarkılara olan sevgisinin nedenini.

Bu konuda da haklı. Altı aydır ben de onun dinlediği şarkıları dinledim. Hala da dinliyordum. Zihnimi gerçekten de meşgul etmeyi başarıyorlardı. Hatta bazen kitaplardan çok daha etkili oluyorlardı. Kitapları sessizlikte okurdum ve o sessizlik bazen beni boğardı. Müziği ise her zaman dinleyebiliyordum.

Özellikle de nefesim kesilene, iç organlarım dışarıya çıkmak için beni tehdit etmeye başlayana kadar ağladığımda kendi sesimi duymama engel oluyorlardı. En çok o zamanlarda Calum'ın şarkılarını seviyordum.

Luke ise aynı grupların farklı şarkılarını dinliyordu. Aracında o şarkılardan oluşmuş karışık CDler vardı. Aracına CD çaları daha bu sene aldığını söyledi. Çok pahalı, gösterişli bir müzik çalar değildi ama işe yarıyordu. Kasabada radyo frekansı bile çok az çekiyorken bence yatırımını çok iyi bir eşyaya yapmıştı.

Şimdi de sevdiğim şarkılardan biri çalıyordu. Sakindi ama tüm müzik aletlerinin sesini de duyabiliyordum.

"İstersen şarkıyı değiştirebilirsin."

Hafifçe tebessüm edip başımı sağa sola salladım.

"Güzel bir müzik zevkin var. Rahatsız olmuyorum."

Luke, bazen farkında olmadan şarkıları mırıldanıyordu. Bu, bence uzun zamandan beri içine işlemiş bir refleksti. Aynısını Calum da yapar. Hatta şarkıları bazen sadece melodisiyle dinleyip sözleri kendisi söyler. O anlara bayılırım.

Luke yüzünü buruşturup, "Soph, nefret ediyor. Bir gün tüm CDlerimi parçalara ayrılmış bulacağım diye ödüm kopuyor." dedi.

Gözlerimi yanımdaki camdan ayırmadan Luke'u dinledim. O insanların hayatına girerken yanında Sophia'yı da getiriyordu. Sertçe yutkundum.

"Senin üzüleceğin bir şeyi yapacağını sanmıyorum."

Ona bakmadım. Gözlerimin beni ve hislerimi ele vermesini istemiyordum. Luke konuşmaya devam etti. Dinlemediğimi fark etmeyecek olmasına rağmen dinledim. Bazen kendime bilerek acı çektiriyordum.

"Haklısın. O daha çok pop dinliyor. Bense alternatif rock tarzına daha yatkınım."

Calum da öyle.

"Hatta bazen daha sert şarkılar dinliyorum. Düşünceleri dağıtıyor."

Dayanamayıp başımı ona doğru çevirdim. Luke'un susturmasını gerektirecek düşünceleri olduğunu ilk kez duyuyordum. O, her zaman gülümsüyordu. Gerçi bir insanı gülümsemesine göre kategorilemesi gereken son kişi ben olmalıydım.

Yine de, ne bileyim, Luke sanki açık bir kutu gibiydi. Hisleri yüzünden okunuyordu, davranışları her zaman doğru ve yerindeydi. Demek ki her açık kutunun gizli bir gözü oluyordu.

Luke söylediklerine takıldığımı fark etmedi. Bugün fazla dalgın olduğu gözümden kaçmamıştı. Bana işaret parmağıyla bir yer işaret ettiğinde dikkatim dağıldı.

"Geldik. Bak ormanın girişi orada."

Cama yaklaşıp sık ağaçların bulunduğu ormana baktım. Yeşilin en koyu tonundalardı. Böyle bir manzaraya sadece filmlerde ve tablolarda denk gelmiştim. Gerçeği imkansız gibi geliyordu. Halbuki şu an karşısındaydım.

Görebildiğim bir girişi de yoktu. Luke işaret ettiğinde bir patika ya da bir isim tabelası beklemiştim. Gördüğümse sık olan ağaçlarla dolu bir başka yerdi. Ormanın görünen diğer yerlerinden bir farkı yoktu. Biri eline bir fırça almış ve tüm girişleri kapatmış desem bile kulağa inandırıcı gelirdi.

If Today Was Your Last DayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin