"Yani ne kadar ısrar edersem edeyim seni ikna edemem, öyle mi?"
Uzattığı eli tutup koyu yeşil bir yosun tabakası tutmuş kayanın üzerinden aşağıya atladım. Elimi bırakıp sırtındaki gitar çantasını düzeltti.
Üzerimdeki açık mor renkteki kapüşonlu üstümü uçlarından çekiştirip Luke'un sorusuna cevap verdim.
"Bence öyle ama yine de umudunu yitirmemelisin."
Luke, aramıza kuşların sesine karışan bir gülüş bıraktı. En az onun gülüşü kadar sıcak bir tebessümle onu izledim.
Bugün sadece ikimizdik. Sabah sırtında bir gitar ve sırt çantasıyla kapıma dikilmişti. Geçen seferkinin aksine bu kez kanyonun bir başka tarafına gideceğini söylemiş ve istersem ona eşlik edebileceğimi sözlerine eklemişti. Elbette bu önerisine balıklama atlamış ve hemen hazırlıklara başlamıştım.
Michael ve Duke geldiğinden beri ilk kez yalnız kalacağımız için içim içime sığmamış, hevesle hazırlanmıştım. Michael yüzünden tam üç kere kıyafet değiştirmek zorunda kalmıştım. Elbisenin gideceğimiz yere uygun olmayacağını söylemişti ve haklı da çıkmıştı. Gerçi neden elbise konusunda bu kadar diretmiştim bilmiyordum.
Ah! Tamam, biliyorum. Luke'a güzel görünmek istemiştim. Her zamankinden farklı olmak istemiştim.
Calum, yanımızda olmadığı için yüzüme karşı Luke'a aşık olduğumu söyleyen bir ses yoktu. Fakat yine de Calum'ın sesini içimde işitebiliyorum.
"Tori, gün ışığım, sen Luke'a çok feci aşık olmuşsun."
Zamanla aşacağımı söyleyen herkesin canı cehenneme. Onu hiçbir zaman aşamayacağım. Zaten aşmak da istemiyorum.
Onların 'aşmak' dediği şey aslında 'unutmak' ile eş anlamlı. Hayatının neredeyse tamamını kaplamış bir insanı unutmayı geçtim unutmaya çalışmak bile bana o kişiye yapılmış bir saygısızlık gibi geliyordu.
"Sana gitar çalmayı Calum öğretti değil mi?"
Bir patikada o önde gidiyor, bense arkasında ilerliyordum. Başımı sallasam görmeyeceği için aramızdaki sessizliği bölüp sorusuna cevap verdim.
"Evet. Aslında kendisini tahtından indirecek biri çıkmaması için çevresindeki kimseye öğretmez. Neden bilmiyorum bir gün geldi ve gitarını elime tutuşturdu. Gitarlarını da çok sever, onları da hiç paylaşmaz. Denememi istedi. Ben de onu kırmadım."
Luke, omzunun üzerinden bana doğru baktı.
"Gitar çalmaya ilgin yok mu?"
Omuz silktim ve bakışlarımı ayaklarıma çevirdim. Birkaç küçük taşa tekme attım.
"O zamana kadar yoktu. Yeteneğim olduğunu dahi bilmiyordum. Calum da çok güzel çalıyor o yüzden hiç çalmayı düşünmedim. Ondan dinlemeyi daha çok seviyorum."
Anlattıkça yürüdüğümüz yoldaki tüm taşlar toplanıp kalbime yığılıyor gibi hissediyordum.
Karşımıza yeni bir kaya parçası çıkıp Luke onun üzerinden aşağıya inince mutsuzluk içinde inledim.
"Böyle bir yoldan gideceğimizi önceden bilseydim teklifini tekrar düşünürdüm."
Atlamam gereken yükseklik bu defa daha yüksekti. Tanrı aşkına Luke'un bacakları görünmüyordu! Ben oradan nasıl aşağıya atlayacaktım acaba?
Luke yüzünde çarpık bir gülümsemeyle bana baktı. Mavi gözleri hınzırca parlıyordu.
"Teklifimi o kadar hızlı kabul ettin ki bence söylesem bile gelirdin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If Today Was Your Last Day
Fanfiction"Eğer içinde bulunduğun gün senin son günün olsaydı ne yapmak isterdin?" Tori Rodriguez, en yakın arkadaşı Calum Hood'un ölümünden sonra ikisinin hayalindeki kasabaya benzeyen Piermont'da bir öğrenci evine yerleşir. Yedi kişinin yaşandığı bu evde ha...