~19.Bölüm~

1.8K 128 51
                                    

Lena'nın anlatımından

Yaklaşık 4 saat olmuştu ama hala ne ameliyathane'nin kapısı açılmıştı ne de haber gelmişti. Gözlerim ağlamaktan şişmiş ve acıyordu. Kendimi öldürme isteği gittikçe artıyordu. Kendimden nefret ediyordum. Her şey o kadar belliyken benim hiç bir şey anlamam içimi yiyip bitiriyordu. Alex bana düşman kesilmiş sadece beni suçluyordu. Haklıydıda. Her şey benim yüzümden olmuştu. Kalbimdeki acı dakikalar geçtikçe artıyordu. Elimi kaldıracak gücüm kalmamıştı. Zombi gibiydim. Artık bir önemi var mı bilmiyorum ama çok pişmandım. İçerde ben olmalıydım. Hak ediyordum hemde fazlasıyla. Ben düşüncelere dalmışken kapının açılmasıyla yerimden fırladım. Doktor önden , üstü beyaz bir çarşafla örtülmüş sedyede arkasından çıkmıştı. Sedyeyi görmemle gözlerimin kararması ve soğuk zeminin bedenime çarpması bir olmuştu.

●●●●

Gözlerimi açtığımda kolumdaki sızlamayla kafamı koluma çevirdim. Koluma serum bağlamışlardı. En son olanları düşünmemle sedye gözümün önüne gelmiş ve ağlamaya başlamıştım. Onu görmem gerekiyordu. Kolumdaki serumu söküp hızla ayağa kalktım. Hızlı kalkmamdan başım dönmüş gözlerim kararmıştı ama durmadan bulunduğum yerden çıktım. Arkadaşlarım yada Kara'nın nerede olduğunu bilmiyordum ama koşuyordum. Sam'i görmemle yanına doğru koşmaya başladım.

"Sam!" Sam bana dönmüş kaşlarını çatmıştı.

"Lena?"Yanına vardığımda nefes nefese kalmış elimi omzuna atmıştım. Sam'den destek alarak biraz nefeslendim.

"K-kara nerde? Lütfen s-söyle"

"Yoğun bakımda. Senin serumun bitti mi?"

"Siktir et serumu o-o ölmedi mi? Beyaz çarşaf vardı üstünde"

"Yüzü çok darbe aldığı için komple sarılıydı. Odaya çıkana kadar çocuklar görürse korkar diye kapatmış doktorlar"

"O hangi gerizekalıysa onu boğacağım. Çabuk gidelim hadi" yüzümde büyük bir gülümseme oluşmuş Sam'in hızlı adımlarını takip etmeye başlamıştım. O yaşıyordu. Benimleydi. Çok özlemiştim Kara'yı. Tekrar birlikte gülecektik sarılacaktık. İçim içime sığmıyordu. Yoğun bakıma geldiğimizde özel odaların birinin önünde bizimkileri görmemle hemen yanlarına koştum.

"Kara yaşıyormuş!" Kelly buruk bir gülümsemeyle bana sarıldığında bir sorun olduğunu anlamıştım.

"Ne oldu?"

" Kafatasında çatlaklar varmış. Çoğu kemiği kırık. Büyük bir kaza geçirmiş. Yaşama oranı çok düşük dediler"

"Hayır. Hayır o yaşayacak ve biz tekrar birlikte olacağız. Kara çok güçlü. İyileşecek ve uyanacak ben eminim. Kara hiç bir zaman umudunu kaybetmezdi. Herkese umut verirdi. Umudunuzu kaybetmeyin. Lütfen..." sesim kesilmiş ve çoktan gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmaya başlamıştı. Kelly kollarını bana sardığında kafamı boynuna gömmüş gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Yaşamasını istiyordum ama elimden hiç bir şey gelmiyordu. Kendimden ölesiye nefret ediyordum. Eğer Kara uyanmazsa yaşayamazdım. Ama uyanacaktı biliyordum. Tabii uyansa beni affedeceğini sanmıyordum ama benim için yaşasa yeterdi. Benden nefret etse bile bir yerlerde yaşadığını bilmek insanın içini rahatlatıyordu. Kelly'den ayrılıp gözlerimi sildim.

"Ne zaman onu görebiliriz? Doktor nerde?" Sorumla odanın kapısının açılması bir olmuştu. Doktor ve iki hemşire içeriden çıkmış doktor yanımıza gelirken hemşireler uzaklaşmıştı. Herkesten önce doktorun önüne atlamıştım.

"Durumu nasıl?"

"Kritik. Büyük bir kaza geçirmiş. Çoğu kemiği kırık ve çatlak. Kafatası çatlakları var buda şiddetli çarpma sonucu olur. Beyin sarsıntısı geçirmiş ve hafıza haybı olabilir. Yirmi gün yoğun bakımda kalacak. Uyansada uyanmasada."

"Yaşayacak ama değil mi? "

"İlk 48 saati atlatırsa büyük risk ortadan kalkmış olacak. Bu iki günde yanına bir refakatçi alabiliyoruz. Kim kalacaksa hastaneye bildirmelisiniz."

"Ben kalırım. Şuan onu görebilirmiyim?"

"Sadece bir dakika. Beni takip edin" Kimse itiraz edemeden ve bir şey diyemeden hızla ayrılmış bir odaya girmiştik. Hazırlandıktan sonra yine doktorla çıkıp odaya girmiştim. İki kolu ve bacakları alçıda yüzü komple sargıdaydı. Üstünde örtü olduğu için karnında veya göğsündeki sargılar gözükmüyordu.

"Bana izin verir misiniz?"

"Elbette" doktor dışarı çıktığında Kara'nın yanına ilerledim. Gözlerim dolmuş ama kendimi sıkıyordum. Yanında ağlamak istemiyordum.

"Merhaba güzelim. Benim Lena. Biliyorum bana çok kızgınsın , kırgınsın. Her şey için özür dilerim Kara. Aptalın tekiyim ve senin sevgini haketmiyorum. Artık o kadar berrak ki herşey çok haklıydın. Ben kör ve sağır biriyim. Seni göremedim duyamadım ama içten içe biliyordum. Beni sevdiğini söylediğinde içimde bir yerlerde bir mutluluk oluştu ama şaşkın ve gerizekalı tarafım ağır bastı ve sana bağırdım. Özür dilerim Kara sana bağırmamalıydım. Senin yerinde ben olmalıydım. Seni sırf aşık oldun diye cezalandırmamalıydım. Özür dilerim bebeğim. Özür dilerim..." kendimi daha fazla tutamayıp ağlamaya başlamıştım. Ona sarılmak istiyordum. Çiçek bahçesi gibi kokan saçlarına dokunmak istiyordum. Onu öpmek istiyordum ama yapamıyordum. Daha fazla içerde durmak istemediğim için kendimi dışarı atıp yere çöktüm ve içimde tuttuğum hıçkırıkları bıraktım. Boğazım yırtılana kadar bağırıp ellerimi saçlarıma geçirdim. Saçlarımı çekiştirip ağlıyordum. Bir kaç kişi kollarımdan tutup beni ayağa kaldırmış ve koltuğa oturtmuştu.

Siktiğimin sevgisi buydu işte. Birileri ölümün eşiğine gelmeden anlaşılmıyordu. Ve ben bugün bir şey fark etmjştim. Ben Lena Kieran Luthor, Kara Danvers'ı seviyordum. Hemde ölümü bile göze almışken. Bunu bir gün önce fark etseydim ikimizde sapa sağlam ve mutlu olabilirdik. Ama o içeride yaşam savaşı verirken ben azrailin bıçağının ucundaydım.

Ağlamam yavaş yavaş dinerken gözlerimi silip etrafıma baktım. Sadece Alex Sam ve Kelly kalmıştı. Kelly'de veda edip gittiğinde sadece üçümüz kalmıştık.

"Bu gece ben kalırım. Sizde eve gidin hadi"

"Sen mi kalacaksın? Ben kalırım. Benim kardeşim benim sorumluluğum"

"Alex lütfen. Yorgunsun zaten. Ben burdayım lütfen" Sam Alex'i kenara çekmiş bir şeyler söylemişti. İkiside gittiğinde tek kalmıştım. Kara'nın doktorunun yanına gidip bilgi verdikten sonra odaya geçtim. Koltuğa oturup Kara'yı izlemeye başladım. Öylece yatıyordu. Dünyayla bağlantısını koparmıştı. Ne zaman uyanacağı belli değildi. Belki 4 gün bekli 1 hafta belki 2 ay belirsizdi. Kapının tıklanmasıyla gelmesini söyledim. Bir hemşire içeri gelmiş elindeki poşeti bana uzatmıştı.

"Bayan Danvers'ın üstünden çıkanlar. Geçmiş olsun" sadece kafa sallayıp poşeti açtım. Hemşire çoktan odadan çıkmıştı. Paramparça olmuş bir telefon ve ona aldığım L harfi anahtarlık. Üstündeki kanı elimde sildikten sonra bunu ona verdiğim zamanı hatırlamaya çalıştım.

Flashback

"Kara! Mutfaktayım" koşturan ayak seslerinden sonra Kara hemen dibimde durmuş gülümseyerek bana bakıyordu. Bu şirin haline gülümseyip arka cebimden ona aldığım anahtarlığı çıkarttım.

"Bu senin. Anahtarlarını sürekli kaybettiğin için. Anahtarlarını buna tak ki kaybetme. Hem benim baş harfim hep aklında olurum"

"Hiç aklımdan çıkmıyorsun ki. Teşekkür ederim Lena" bana sarılmasıyla bende ona sıkıca sarıldım.

Flashback sonu

Gülümseyip anahtarlıkla oynamaya başladım. 'Hiç aklımdan çıkmıyorsun ki' bana bir çok kez itiraf etmiş ama ben anlayamamışım. Bu kadar ödül ünvan boşaymış meğersem. Sevdiğini bile anlayamayan salağın tekiymişim ben. Derin bir iç çekip ayağa kalktım ve Kara'nın yanına gittim. Yüzü komple sargılıydı. Sadece dudakları gözleri ve burnu açıktaydı. Gözlerine iki küçük öpücük kondurup doğruldum.

"İyi uykular güzelim" buruk bir gülümsemeyle koltuğuma geçip onu izlemeye başladım. Uzun bir gece olacaktı.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyoreem💋💋❤❤🌈🌈

Deportation {GxG} |supercorp |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin