3. BÖLÜM

509 31 73
                                    

Bölüm şarkıları;
Model - Yalnızlık Senfonisi

Bölüm şarkıları;Model - Yalnızlık Senfonisi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                         
3. BÖLÜM

                                         

Hiç tanımadığım bir ruhun sularında yüzüyordum. Bedenimi uzaklara savuran her dalga, aldığım nefesi köreltiyor, boğazıma dolanan saç tellerine kolaylık sağlıyordu. Prens yanımdaydı, Prens beni henüz öldürmemişti. Rapunzel, çirkin cadıdan habersiz, ilk ihanetine kucak açmıştı. Adım attığı karanlık orman da, tıpkı Prens gibi yabancıydı, Rapunzel'e. Daha önce girmediği patikalar ayağını kaydırıyor, onu ölüme çağırıyordu.

Yanımda yürüyen bedeni, korkak bir kaç bakışıma esir aldım. Dakikalardır dolaştığımız yabancı sokaklar, onun da benim gibi, nereye gittiğimizi bilmediğini gösteriyordu. Doğup büyüdüğüm şehrin, adımladığım sokakları, okumadığım bir kitabın son sayfasını açtığımda yaşadığım kargaşayı anımsatıyordu bana. Derin bir nefes aldım ve ellerimi ceketimin cebine daha da yerleştirdim. Gittiğim yabancı hanenin, hatıra defterime kazıdığı günün üzerine üç hafta daha devrilmişti. Bana kötü bir devin soğukluğunu anımsatan, kurtarıcım, ağzını bir kez dahi açmadan yanımda boy gösteriyordu.

Devden daha çok, bir ayıya benzemiyor mu Aslı?

Zihnime düşen betimle, sessiz bir kıkırtı çıktı dudaklarımdan. Bakışları üzerime çevrildiğinde, gülümsememi hızla yok edip başımı eğdim. "Ne oldu?" Diye sordu meraktan uzak, emir verici bir sesle.

Ne kadar da babana benziyor, değil mi?

Bu düşünce kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Cevap vermek yerine sadece omzumu silkmekle yetindim. Bakışlarını üzerimden çekmeden bir cevap beklemeye devam ediyordu, lakin ona ayı olduğunu söylememin zamanı değildi. Tıpkı onun gibi inatla gözlerini çevirmesini bekledim. Sonunda pes edip dişlerinin arasından, tıslarcasına bir cümle sarf etti. "Ya sabır!" Derken gözlerini gökyüzüne çevirmiş ve gerçekten sabır dilemişti.

"Koca gün, böyle deli danalar gibi dolaşacak mıyız?" Dedim sinirle. Yaklaşık bir saattir yürümekten başka hiç bir eylem yapmıyorduk ve artık tam anlamıyla, ayaklarıma kara sular inmişti. Bakışlarını yeniden üzerime yöneltip derin bir nefes aldı.

"Nereye gitmemizi istersin sultanım?"

Sözleri beni daha da sinirlendiriyordu. "Elinin körüne!" Dedim kısık bir sesle. Öfkeli bakışlarını önemsemeden başımı hiddetle sağ tarafa çevirdim.

Ayı işte bak.

                                          ⏳

Bir kaç dakika daha, beni umursamadığını belli ederek, yürüdü. En sonunda o yürümeye devam ederken, rast gele gördüğüm bir kafeye yönelmiştim. Bir kaç saniye beni fark etmese de, yanında olup olmadığıma bakmayı akıl ettiğinde, afallamış bir ifadeyle etrafına bakınmıştı. Nedenini bilmediğim, merak da etmediğim bir telaşla, telefonunu almış ve bir numarayı tuşluyordu.  Kimsenin umursamayacağını bilsem de, ortalığı karıştırmaması için, seslenmek zorunda kalmış ve adını ilk kez telafuz etmiştim.

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin