10. BÖLÜM

401 31 81
                                    

LÜTFEN OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!

Keyifli okumalar!

Bölüm Şarkıları;
Kolpa - Beni Aşka İnandır

10. BÖLÜM

Kazanmak ve kaybetmek fiileri arasında geçerdi hayat.

Vereceğimiz kararları bile kazanacağımız ve kaybedeceğimiz şeylere göre yapardık. Bir insanı kaybetmemek için susarken, başka bir insanı kazanmak için avazımız çıktığı kadar bağırabilirdik.

Bir insanı kaybetmemek için kendimizi karanlık bir lezaya atarken, başka birini kazanmak için o lezaya dünyadaki bütün suları doldurabilirdik.

Ben, birilerini kaybetmemek için lezaya, Prens'le birlikte atlamıştım. Ve o lezanın asıl sahibi Prens'ti.

Güneş ışığı göz kapaklarımdan içeri süzülüyor, gördüğüm kabus sahnelerini toz zerreleri halinde parçalıyordu. Harelerimi aralasam da başıma saplanan sancıyla birlikte geri kapattım.

Dudaklarımın arasından kısık sesli bir iniltiyi serbest bıraktım. Elimi gözlerimin üzerine bastırdım ve güneş ışığını engelledim. Kendi odamda değildim, güneş ışığı sabahları odama bu kadar vurmazdı.

Gözlerimi yeniden araladım ve sırtını yatağın başlığına yaslamış olan Samet'e baktım. Harelerimi pür dikkat izliyordu. Gözlerimi etrafta gezdirdim ve yavaşça doğruldum.

"Günaydın," Dedi, ben pikeyle bacaklarımı örterken. "Günaydın." Sesim çatlıyordu. Ne olmuştu, neden O'nun odasındaydım? Yüzümün halini de merak ediyordum.

"Elini yüzünü yıka," Dedi ve ayaklandı. "Konuşmamız gerekiyor." Kaşlarımı çattım ve odadan çıkışını izledim. Kapıyı kapatmasının ardından kilit sesi kulaklarımı doldurdu.

Kapıyı üzerime kilitlemişti!

"Hey," Diye bağırıp kapıya yaklaştım. "Ne yaptığını sanıyorsun? Niye kilitledin beni buraya?" Hiç bir cevap gelmiyordu. Kapının kolunu sanki açılacakmış gibi biraz daha zorladım. "Samet aç şu kapıyı. Delirdin mi be adam?"

Beni duyduğunu biliyordum, hatta kapının arkasında beklediğine de emindim ama hiç bir şey söylemiyordu. Beni neden kendi odasına getirmişti ve neden burada kalmam için ısrar ediyordu?

Benimle ne konuşacaktı da kaçmamdan korkuyordu?

İyi bir şey konuşmayacağı ortada, Aslı.

Ayak ucumda bir eşofman ve tişört vardı. Bunlar kendi kıyafetleriydi ve onları benim için bırakmıştı. Boşu boşuna çabalamak yerine pes ettim ve yatağın üzerine bıraktığı kıyafetleri de alarak odasındaki banyoya girdim.

Aynaya bakıp kendimi görme fikrinden vaz geçmiştim. Ne halde olduğumu görmek sadece canımı sıkacaktı. Elimdeki kıyafetleri bir kenara bıraktım ve yavaşça üzerimdeki elbiseden kurtuldum. Bunu Su ablaya geri vermeli ve O'ndaki elbisemi almalıydım.

Üzerimden çıkardıklarımı kirli sepetine bıraktıktan sonra usulca duşa kabine girdim. Sıcak su bütün kemiklerimi gevşetiyor ve dün akşamdan aklımda kalan bir kaç küçük sahneyi izlememe neden oluyordu.

Garson, yemeğin yanında ne içmek istediğimizi sorduğunda, üçü birden kırmızı şarap demiş ve bende O'nlara ayak uydurmuştum. Samet içmemem gerektiğini söylese de umursamamıştım. O'na öfkeli olduğumu anımsıyordum.

Hatırladığım son şey ise, O'nun beni arabanın arka koltuğuna oturtuşuydu.

Başka şeyler de olmuştu, Aslı. Onları iyi ki hatırlamıyorsun.

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin