6. BÖLÜM

400 33 69
                                    

Bölüm şarkıları;
Şebnem Ferah - Hoşçakal

Bölüm şarkıları;Şebnem Ferah - Hoşçakal

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


6. BÖLÜM

Üzerimde, kabarık ve taşlarla süslü olan; gelinlik adını verdikleri, bir kumaş parçası vardı. Omuzlarımdan bütün bedenime doğru bıraktığı ağırlığı hissediyordum. Yüzüme, bugüne dek hiç sürmediğim ve bugünden sonra hiç sürmeyeceğim, boyaları yerleştirmişler; uzamaya başlayan saçlarımı kesmişler ve bir maşayla süslemişlerdi. Kesmelerini ben istemiştim çünkü saçlarıma daha fazla dokunmalarını istemiyordum.

Rapunzel, kuleden sürülüyordu ve Rapunzel'in üzerinde bir gelinlik vardı. Dışarda beni Prens'in beklediğini biliyordum. Yüzlerini hiç görmediğim insanlar süslenip püslenmiş ve Rapunzel'in düğününe gelmişlerdi.

Rapunzel evleniyordu.

Kuleden çok uzaklardaydı ve ikinci kez ayak bastığı şehire mühürleniyordu.

Karşımda bir ayna vardı, kocaman bir odada Rapunzel'le birlikte bekliyordum. Avuçlarımda, kına denilen bir kırmızılık vardı. Bu geleneğin saçmalığını sorgulamamıştım zira sorgulamam gereken çok büyük sorunlar vardı.

Sesini dahi duymak istemediğim o kadının seçtiklerini bana sırasıyla giydirmişler ve neşeyle dans etmişlerdi etrafımda.

Evinden çok uzaklara düşmüş bir çocuk gibi hissediyordum kendimi, yine. Bir evimin olmadığını, aitliğin benden çok uzakta olduğunu fısıldıyordu karanlığın sesi, geceden beri.

Korkuyordum.

Kapı açıldı ve Prens içeri süzüldü. Yüzü ifadesiz takım elbisesi siyahtı; üzerimdeki gelinliğin aksine. Oturduğum yerden kalktım. Ellerimin titrediğini hissediyordum.

Avuçlarının arasına bir çiçek buketi sıkışmıştı. Gözleri yine kızarıktı, Onu bugün ilk kez görmüyordum. Aldığım nefeslerin, ciğerlerime yetmediğini hissediyordum. Yavaş adımları bedenime doğru yaklaşıyordu. Gözlerimi harelerinden uzaklaştırdım ve Rapunzel'i yansıtan o aynaya son kez baktım. Rapunzel hep bir nefes uzağımda olacaktı lakin bu gece onu daha fazla görmek istemiyordum.

"Çıkmamız gerekiyormuş." Dedi, elindeki altın kadeh çiçeğinden oluşan buketi, ne yapacağını bilemeyerek sağa sola savururken. Başımı büyük bir dehşetle iliştirdim harelerine. Altın kadehin anlamını biliyor muydu? Bilsin istiyordum. Harelerinde aradığım cevap yoktu. Harelerinde ifadesiz bakışlar hüküm sürüyordu. Umudum yavaş yavaş söndü ve yeniden karanlığa teslim oldum.

Başımı usulca salladım ve buketi elinden aldım. Yanımdaydı, nefesini hissedebiliyordum. Bir şeylerin farkına yeni varıyormuşcasına şaşkındım.

Evleniyordum. Gece olacaktı, bir adamın evine gidecektim ve son nefesime dek orada kalacaktım.

Nefret kusan bakışların esiri olmayacaktım her sabah ama yengem ve ablamın şevkatli elleri de olmayacaktı. Kimseye karşı bir maske takmayacaktım.

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin