17. BÖLÜM

278 26 25
                                    

LÜTFEN OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!

Keyifli Okumalar!

Bölüm Şarkıları;
Berk Baysal - Yaralarını Ben Sarayım

Bölüm Şarkıları; Berk Baysal - Yaralarını Ben Sarayım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


17. BÖLÜM

Kendimizi bazen bir karanlığın içinde ışığı ararken bulurduk. Bazense, ışıktan kaçıp karanlığa sığınırken.

Kendimizi bazen bir yalanın içinde gerçeği ararken bulurduk. Bazense, doğrunun içinde yalana sarılırken.

Kendimizi bazen bir sessizliğin içinde sözcükleri ararken bulurduk. Bazense, gürültünün içinde sessizliği arzularken.

Aylar önce, uykudan karanlığa uyanmış, ışığı aramış ama karanlığa haps olmuştum. Kendimi bir gerçeği yalan zannederken bulmuş ama o gerçekte boğulmuştum. Gecenin kucağına kanlı çığlıklar bırakan o göz yaşlarını izlemiş, iç çekişleri duymuş, pişmanlığı ve özlemi işitmiştim, sessizliği arzulamış ama o kanlı çığlıklarla sağır olmuştum.

Gözümü kapatıp sonsuz güvendiğim adamın gerçeğini sorgulamış, yalana inanmış ve pişmanlığı kucaklamıştım.

Aylar geçmiş, geceler günlerin üzerine devrilmişti ama ne ben pişmanlığımdan kurtulabiliyordum, ne de O özlemini unutabiliyordu.

Bir sonbahar akşamı ilk kez ayak bastığım, ölüm fermanı sandığım kurtuluşuma imzamı attığım İstanbul, şimdi yaz aylarını kucaklıyordu.

Kalbimi, üşüten, kalbimi alevler içinde yakan, kalbimi hissetmemi sağlayan bir kış bitmiş; daha nice duyguları avuçlarıma bırakacak yaz gelmişti.

Haziran 20. Bugünün tarihi buydu.

Sevdiğim adamın yaralarını sarmak yerine yeni yaralar açtığım, üç mezar taşını izlediğim ve beni fark etmeden huzurun kollarına iten ablamı gördüğüm günün üzerinden üç ay geçmişti.

Şimdi, yazı kucaklayan İstanbul'un adını bilmediğim bir sokağında, Prens'in bana kattığı iki insanla birlikte dolaşıyordum.

"Aslı?" Harelerimi Su ablanın, denizleri anımsatan gözlerine çevirdim. Gözlerine ne zaman baksam, boğulacak gibi hissediyordum ve şimdi de öyle bir zamandı. "Efendim?"

"Dalgınsın sanki?"

Omzumu silktim ve tebessüm ettim. "Değilim. Sana öyle gelmiştir." Istanbul'un kalabalık bir sokağından, bir başka kalabalık sokağına girdik. Kaç sokak gezmiş, kaç mağazanın önünden, gözlerimizi bile değdirmeden geçmiştik bilmiyordum.

Bacaklarımdaki ağrı kendini hissettirmeye başlamıştı. İsyan edercesine mırıldandım. "Ya bir sürü mağaza var. Neden en uzaktakine gidiyoruz ki biz?" Bana gözlerini büyüterek baktı ve O'na aynı şekilde karşılık verdim. Böyle sıcak bir günde, bu kadar uzun süre yürümek sadece bana mı işkence gibi geliyordu?

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin