4. But I lit a small candle

356 35 6
                                    

İyi okumalar...


"Jeon?" Müşterinin birasını uzatıp bara gelen arkadaşının yanına koştu Jungkook. "Kaç tane içti?" Onun gösterdiği yöne bakmıştı dövmeli çocuk. Masadaki kambur duran bedeni fark etti.

"Beş cin tonik içti." Taehyung'un gözleri irileşti bu cümleyle. "Bir tane de mojito içmiş olması lazım."

"Neden bu kadar çok içirdin ki? Dümdüz soda verseydin, iki cin tonikten sonra anlamazdı zaten ne içtiğini." Jungkook'un yüzünde bilmiş bir gülümseme belirdi.

"Sence denemedim mi? Alkol eşiği yüksekmiş, beni kandıramazsın dedi. Mecburen verdim, Joon sorun çıkaracaktı yoksa." Taehyung suratını sertçe sıvazladı masaya yönelmeden önce.

"İnsanlara hizmet etmek için çalışıyoruz sanıyordum, onları sarhoş etmek için değil. Neyse ben şunu alayım da sıkıntı çıkmasın." Jungkook arkasından seslenmişti.

"Güvenlikler onu taksiye bindirir, sen gitsene artık. Bogum beklemiyor mu?" Adımları barın ortasında durdu solistin. Tereddüt ediyordu. Jimin başını masaya yasladığında kararını vermişti. Omzunun üzerinden arkadaşına baktı.

"Bogum'u arar mısın? Bu gece sende kalacağımı söyle. Uydur bir şeyler işte, lütfen." İçkiyle ıslanan ellerini belindeki bez parçasına silip onun yanına koştu Jungkook.

"Kafayı mı yedin sen? Herifi tanımıyorsun bile. Bırak, güvenliklerden biri onu evine kadar bırakır gerekirse." Derin bir nefes aldı Taehyung. Gözlerini Jimin'e dikmişti.

"İçim rahat etmez Kook. Buraya benim için geldi. Onu bu halde bırakırsam kötü hissederim. Lütfen, sadece dediğimi yap." Jungkook başıyla onaylayıp bardaki yerine yürürken Taehyung da Jimin'in yanındaki sandalyeye çökmüştü. Birinin gelişini hissedince kafasını kaldırdı Jimin.

"Hey." Gevşekçe sırıtmıştı. Yüz kaslarına hakim olabiliyormuş gibi durmuyordu.

"Hey." diye karşılık verdi Taehyung. "Nasıldı? Beğendin mi?" Yanağını avcuna yaslayıp Taehyung'u izlemeye başladı sarı saçlı.

"Oradayken çok büyüleyicisin." Arkasına yaslanıp onun sarhoş suratında gezdirdi gözlerini uzun boylu. Yanakları kızarmıştı ve gözleri kısıktı. Sevimli olduğunu düşünmesi normal miydi?

"Normalde değil miyim?" diye sorarken buldu kendini. Jimin elini kaldırdı ve ortalarında salladı. Taehyung refleksle kavramıştı kısa parmakları.

"Hep öylesin. Ama sahnede, sanki bunun için yaratılmış gibisin. Senin şarkı söylemediğin bir dünya bomboş olurmuş gibi." Aldığı iltifat neredeyse gülümsemesine sebep olacakken kendini toparladı.

"Eve gidebilecek misin? Yürüyebilir misin?" Tek kaşını kaldırmaya çalışan sarhoş çocuk başaramamış ve iki kaşını da kaldırarak komik bir görüntü oluşturmuştu.

"Hayır ve hayır galiba. Aslında bilmiyorum. Bunun için kalkmam lazım. Bir dakika." Birden ayaklandığında beklendiği gibi dengesi bozuldu. Taehyung onun düşmesini engellemek isterken kendi bedenine yapıştırmıştı zayıf bedeni. Jimin'in dudaklarından gevşek bir gülüş döküldü. "Demek ki yürüyemiyormuşum."

"Pekala, ev adresini alabilir miyim?" Jimin kolunu onun boynuna sardı. Yüzleri birbirine oldukça yakındı.

"Ne o? Bana mı yürüyorsun yoksa yakışıklı?" Taehyung'un gözleri parlak kalın dudaklara takıldı bir anlığına.

"Seni evine götüreceğim. Bu haldeyken tek başına gidemezsin. Gel hadi." Jimin'i yürütmeyi denemiş ancak bacakları sürekli yalpalayan çocuk yüzünden üç adım bile ilerleyememişlerdi. Tek hamlede kucağına aldı kısa boyluyu. Göründüğünden daha hafifti Jimin.

"Vay, tam bir prens gibi görünüyorsun şu an. Prens Charming mi desem? Yok, bence Adam daha iyiydi. Beni Belle gibi kalene kapatacak mısın prensim?" Mekan çalışanlar ve bir iki müşteri dışında boş sayılırdı. Seokjin'in bir şeyler söylemeye hazır yüz ifadesini görünce aceleyle konuştu Taehyung.

"Hyung, hiç sırası değil. Şunu evine bırakıp eve geçeceğim. Yarın görüşürüz. İyi geceler." Başıyla onayladı onu diğerleri. Jimin'se Taehyung'un kucağında hareketlenmiş ve elini kaldırıp işini yapan kişilere sallamaya başlamıştı.

"Hoşçakalın! Barmen çocuk!" Jungkook Taehyung'da olan bakışlarını kendisine çevirince işaret parmağını ona doğrultmuştu Jimin. "Prensime o kadar uzun süre bakma, benim prensim o!"

"Jimin keser misin şunu?" Taehyung'un sinirli mırıldanmasına parlak gözlerle baktı kısa boylu.

"Bir daha söylesene." Anlamazken kaşları çatıldı diğerinin. "Adımı bir daha söyle yoksa sevgilim olduğunu bağırarak söylerim." Tehditkar ses tonuyla yutkundu Taehyung.

"Sakin ol, tamam Jimin. Söyledim, oldu mu? Sesini kes artık." Anında sakinleşip başını Taehyung'un boyun girintisine yerleştirdi sarhoş çocuk. Taehyung Jimin'i kaldırımda kucağından indirerek bir taksi bulma umuduyla etrafına bakındı. Omzuna bir el konmuştu.

"Taehyung, benim arabamı al. Yarın getirirsin. Uğraşma şimdi gece gece taksiyle falan." Patronuna minnetle baktı. Namjoon güven veren bir gülümseme sunmuştu. O barın kapısında gözden kaybolduğunda Taehyung birkaç adım ilerideki arabaya yürüttü Jimin'i.

"Gel bakalım ayyaş. Bin, dikkatli ol." Jimin kafasını kapının üst tarafına vurunca gözlerini devirdi. "Dikkatli ol dedim bir de, iyi misin? Bakayım başına. Sabit durur musun Jimin?"

"Ayyaş olduğumu mu düşünüyorsun?" Ağlamaklı bir sesle sorulan sorunun üzerine merakla Jimin'in yüzüne baktı. Gözleri dolmuştu bile çocuğun.

"Jimin? Ağlıyor musun? Neden ağlıyorsun?" Onu oturduğu koltukta hafifçe kendine döndürdü. Arabanın yanında diz çökmüş haldeydi Taehyung.

"Çünkü ayyaş olduğumu söyledin. Ben ayyaş değilim. O kadar sık içmiyorum, sadece içmeyi seviyorum. Bugün de karşına ayık bir halde çıkamazdım." Aklında soru işaretleri dönerken ana odaklanmayı seçti diğeri. Jimin'in kendisini nereden tanıdığı, buraya neden geldiği gibi soruları o ayıkken sorması daha doğruydu. Bunun yerine sarhoş haliyle kurduğu cümleyi sorgulamıştı.

"Neden ayık bir halde çıkamazdın karşıma? Bugün ilk karşılaştığımızda da iki hafta önce geldiğinde de ayıktın gayet." Omuz silkti Jimin.

"O zaman da bugün de benimle konuşacak vaktin yoktu. Ama performanstan sonra meşgul değildin, bu da benimle konuşma ihtimalin var demekti. Yanımda zaman geçireceksen seni ayık kafamla karşılayamam." Taehyung'un elleri bilinçsizce diğerinin dizlerinin üstüne yaslandı. Jimin'in ne demeye çalıştığını idrak edememişti çünkü hala bir sebep vermemişti çocuk.

"Jimin?" dedi sesini yumuşak tutarak. "Neden sarhoş olma ihtiyacı hissettin? Bu hale neden gelmek isteyesin? Biraz bile mantıklı davranamıyorsun şu an, farkındasın değil mi? Hı?"

"Sarhoş oldum çünkü ayık olsaydım bunu yapamazdım."

Taehyung'un kaşları çatıldı. Neyden bahsettiğini sormak için ağzını aralamıştı ancak birkaç dakika önce bar ışığı altında gözüne takılan parlaklıklar dudaklarına çarpıp kelimelerini tek hamlede yutunca ne söyleyeceğini unuttu. Yakasından çeken Jimin'in parmaklarına sarıldı uzun parmakları. Karşılık verip vermemesi gerektiğini düşünmemişti bile. Tek yaptığı yerinde doğrularak dudaklarına yaslandığı çocuğun sırtını yolcu koltuğuna biraz daha bastırmaktı. Üstelik ayıktı, sarhoşluğuna atamayacağı bir sorumluluğu neden aldığına dair en ufak bir fikri yoktu.


Sarhoş Jimi hakkında ne düşünüyoruz?

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Song For You ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin