İyi okumalar...
"Çay yapacaktım ama mutfakta kahve buldum. İçer misin?" Kendisine uzatılan kupayı aldı Jimin. Eli yanmamıştı çünkü Taehyung kulpundan tutmamıştı getirirken. Parmağını değdirdi bardağının dışına sıcaklığını ölçmek adına. Oldukça sıcaktı, uzun boylu çocuk yanmış olmalıydı.
"Bana kıyafet almaya geldiğinde Yoongi bırakmıştır kahveyi. Elin yanmadı mı? Çok sıcak bu kahve." Taehyung omuz silkip koltukta aralarına belli bir mesafe bırakarak oturdu.
"Sorun değil. Jimin?" Sıcak ve sert içecekten bir yudum aldı Jimin. Bu tat kuzeni için normal olabilirdi ama onun için fazla keskindi. Bu yüzden yavaşça önündeki sehpaya bıraktı kupayı. Taehyung'u dinlediğini belirtmek için mırıldanmıştı. "Sen o günden sonra hiç geldin mi buraya?"
Başlıyorlardı. O günden bahsetseler bile yara bundan çok daha derindi ve deşeceklerdi. Bugün her şeyin konuşulacağını biliyordu ikisi de. Arkasına yaslanıp Taehyung'a baktı derin bir nefes alırken. Çocuk onun aksine kahvesini içmeye devam ediyordu. Bir gariplik vardı, Taehyung kahveden nefret ederdi çünkü.
"Gelmedim." diye fısıldadı. Ancak yeterli gelmedi açıklaması kendine. "O gün, yani sen gittikten sonra, Yoongi geldi. Beni alıp kendi evine götürdü. Sonra arada buraya uğrayıp kıyafetlerimi falan getirdi bana. Gerçi evden çıkmadığım için pek gerek kalmadı ekstra kıyafete zaten." Taehyung başını salladı yavaşça. "Sen de gelmedin galiba?"
"Gelemedim." dedi Taehyung dürüstçe. "Senin Yoongi'de kaldığını duymuştum Jungkook'tan, gelsem de karşılaşmazdık ama eşyalarımı almaya bile gelemedim işte. Buranın bende tek karşılığı senin varlığın." Jimin dişlerini sıktı. Ağlamamalıydı, ağlayacaksa bile henüz çok erkendi bunun için.
"Taehyung, bunu yapma." Sızlanır gibi çıktı sesi. Taehyung başını iki yana sallamıştı hemen.
"Bir şey yapmak için söylemedim, gerçekten. Sadece gerçeği söylüyorum Jimin. Özür dilerim rahatsız hissettirdiysem." Jimin'in kısa parmakları onun elini tutmak için uzandı. Ardından bunu yapmaması gerektiğini söyleyen mantığını dinlemiş, yarı yolda koltuğa bırakıvermişti elini. Taehyung'un bunu fark etmemesi, hele tüm dikkati Jimin'in üzerindeyken, imkansızdı. "Elini tutabilir miyim?"
"Ne?" Ani soru şaşırtmıştı çocuğu. Taehyung da elini onun eline yaklaştırdı. Jimin hareket eden parmakları izliyordu şaşkınlıkla. Sonra kendine geldi. "Tutabilirsin." dedi yumuşak bir sesle.
Elleri birleşmişti şimdi. Taehyung elini o kadar nazik kavramıştı ki gözüne hücum eden yaşları tutmakta çok zorlandı Jimin. Canı acıyordu, acısı duygusaldan çıkıp fiziksel bir boyuta geçmişti ve karşısındaki adamı deli gibi özlediğini inkar bile edemiyordu artık. Taehyung koltukta otururken diken üstünde gibiydi, bunu görebiliyordu diğeri açıkça. Ancak bu şekilde konuşamazlardı. En azından Jimin bunu istemiyordu, tek suçlunun kendisi olduğunu düşünmemeliydi karşısındaki çocuk. Koltukta arkasına yaslandı bedenini gevşetirken. Taehyung onu taklit ederken tereddütlüydü.
"Jimin, ben nereden başlayacağımı bilemiyorum." Haklıydı. Bir aydır zaten kendini kaybetmiş bir haldeydi. Jimin'e söyleyebileceği kelimelerin hepsi ona olan aşkına dairdi ve bunu söylemeye hakkı olduğunu da sanmıyordu.
"Sorun değil." dedi Jimin onun elindeki tutuşunu sıkılaştırırken. "Ben de bilmiyorum ama birlikte bulabiliriz. Seni de beni de çok üzüyor farkındayım ama o günden başlamak ister misin konuşmaya? Ben atak geçirdiğim için özür dileyemem belki, yine de hastalığımın seni nasıl etkilediğini düşünmeliydim Taehyung. İlaçlarımı aksatmamalıydım, seni dinlemeliydim. Çok özür dilerim." Duyduğu cümleler şok etti Taehyung'u.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Song For You ~ Vmin
أدب الهواةŞarkılarını sarhoş bir kalabalığa söylerken kalabalığın içinde olmaması gereken birini görsen ne yapardın? Söylemeye devam mı ederdin yoksa gidip onu oradan çıkarır mıydın? Muhtemelen şimdiye dek kendine sorduğu en zor soru buydu ve cevabını kendisi...