30. Just like that movie, like the line

209 20 15
                                        

İyi okumalar...


2 yıl önce

"Baba? Anne? Evde misiniz?" Seslenişi herhangi bir karşılık almadığında odasına çıkmak için merdivenlere yöneldi adımları. Bu sırada üst kattaki çalışma odasında konuşan birini duydu.

"Efendim, bırakmamızı istediğinizden emin misiniz? Yıllardır takip ediyoruz zaten, her ihtimale karşı devam etmemiz daha iyi olmaz mı?" Babası yine rakip firmalardan birini takip ediyordu muhtemelen. Bu yüzden çok umursamayı düşünmedi Jimin. Ancak odasının kapısında durmasına sebep olan cümle babasının tam da şimdi kurduğu cümleydi.

"O çocuğun Jimin'le karşılaşma ihtimali yok artık. Bu kadarı yeterli, zaten babası da vefat etti geçenlerde. Bizimle bir bağı kalmadı." Kimden bahsettiğini anlamıştı anlamasına ama anlamamayı tercih ederdi. Babasının bunu yapmadığını, bahsettiği çocuğun 8 senedir düzenli olarak rüyalarında gördüğü ve 8 sene önce Jimin'i bir çiçeği düşürdü diye suçlanmaktan kurtaran çocuk olmadığını umdu. Senelerdir yaşadığı bu evde çalışma odasına kapıyı çalmadan ilk girişiydi bu.

"Kim o?" Tek seferde sormuştu. İki sene önce yani bipolar bozukluk teşhisi konulduğunda ailesi sanki yeterince mesafeli değilmiş gibi daha da uzaklaşmıştı tek çocuklarından. Jimin'i şımarık ve fazlalık olarak görmekten gocunmuyorlardı. Jimin de onları bir para kaynağından farksız bulmakta haklıydı bu yüzden. Babası anlamayan bakışlarını yüzüne dikince onun salağa yatışını komik buldu. "Adımı söylediğini duydum. Kim takip ettirdiğin çocuk?"

"Seni ilgilendiren bir şey değil Jimin. Adını falan söylemedim, odana git." Jimin'in yüzünde alaycı bir gülüş belirdi.

"Gerçekten bana emir verebileceğini mi düşünüyorsun? Kimi takip ettiriyorsun dedim. Bariz bir şekilde beni ilgilendiren biri, değil mi?" Babası elini masaya vurduğunda masanın üzerindeki kutuyu fark etti Jimin.

"Ben de sana odana git dedim Jimin! Karışma benim işime!"

İki adımda masanın başına gelmiş, kutunun içindeki fotoğraflarda tanıdık yüzü görmüştü. Aslında tanımazdı, aradan sekiz sene geçmişti ve ikisi de büyüyüp olgunlaşmışlardı. Ancak sağ alt köşesinde 2014 yazan fotoğraftaki gülümseyen çocuğu tanımaması mümkün değildi. Oydu işte, utangaç gülüşüyle ve oyuncu yüzüyle karşısındaydı küçük Jimin'in kahramanı. Rüyalarına girmeyi hiç bırakmayan 10 yaşındaki beden şimdi büyümüş, yakışıklı bir gence dönüşmüştü.

"Bunlar ne? Neden bu fotoğrafları çektiniz?" derken babasının çalışanına dönmüştü. Ancak adam patronuna o kadar sadıktı ki, ağzını bile açmadı.

"Jimin, bunun seni ilgilendirmediğini daha kaç kere söyleyeceğim? Çık şu odadan hemen!" Jimin elini masaya vururken tereddüt etmedi.

"Eğer onunla ilgiliyse beni de ilgilendirir! Ondan ne istiyorsun ki? Neden bir kutu dolusu fotoğrafı var sende? Onu tanımıyorum bile!" Babası ayaklandı. Elini kaldırdığında Jimin gelecek tokada hazırdı. Ancak içeri giren kişi onunla babası arasına geçmişti hızla.

"Ne oluyor burada? Jimin'e vuracak mısın şimdi de?" Kendisine baş kaldıran 20 yaşındaki çocuğa kızamadı bay Park. Yoongi kendi babasından bile korkmayan, ailesiyle bağını çoktan koparmış biriydi. Ona vurmak bir otorite sağlamazdı üzerinde. Aksine karşısındaki asi çocuk, kendisini darp raporuyla dava bile ederdi. Elini yavaşça indirip dudaklarını araladı.

"Baba oğul arasına girme Yoongi, çekil şuradan. Hep senin yüzünden bunu yapıyor zaten, biz de şımartmıyoruz ki. Jimin'le bu kadar ilgilenirsen böyle olur işte." Yoongi alaycı bir gülüş bıraktı odaya.

"Sen neredeyse oğlunun varlığını bile reddedecek birisin, onu çok umursuyormuş numarası yapmayı kes bence." Gözleri masadaki kutuyu buldu. "Bu ne? Bu fotoğraflardaki kim? Jimin? Bu..." Kuzeni onun lafını böldü.

"Evet, Gi. O çocuk, beni azar yemekten kurtaran." Babasının sahte gülüşünü gördü o an. Adama söyledikleri çok saçma geliyor olmalıydı. Bir sonraki cümlesiyle de bunu doğrulamıştı zaten.

"Daha çok küçükken gördüğün bir çocuğu kendine kahraman ilan ediyorsun. Hasta olmana şaşmamalı Jimin. Aynı yaştasınız, onunla karşılaşmanı riske atamam." Jimin adamın ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Ancak kendi ağzından duymadan inanası gelmiyordu öz babasının düşüncelerine.

"Neden?" dedi bu yüzden. "Neden onunla karşılaşmam seni bu kadar korkutuyor?" Babası cevap verirken içinden kurdu cümlenin tıpatıp aynısını.

"Onu bulursan Park soyadını bir kenara atacaksın çünkü. Ben bu şirketi sana bırakacağım, aile mirasını devam ettirmek senin görevin. Doktora da bu yüzden gidiyorsun. Tutturdunuz bir hastalık diye, şımarmanın adı hastalık olmuş. Doktor aldığı paradan biraz tatmin olsun, sonra onu da bırakacaksın zaten. Ömür boyu seni doktora götürecek değiliz. Aile itibarımız..." Daha fazla dinleyemedi Jimin. Konuşacağı sırada onunla aynı tahammül seviyesine ulaşan kuzeninin sesi çıktı.

"Sarsılır değil mi? Aile deyip durduğunuz bu boktan şeyin itibarlık neyi kaldıysa artık. Buna izin vermem. Jimin'i, o çocuğu bulsun ya da bulmasın, esir edemezsiniz. Zaten bugün ayrı eve çıkacak, birkaç seneye de sizden destek almayı bırakır. Bir daha onunla bu konuda konuştuğunuzu duyarsam, hatta değil bu konuda, hesabına para aktardığınızı haber vermeniz dışında herhangi bir iletişim çabanızı görürsem tüm foyalarınızı ortaya dökmekten çekinmem bay Park. Duydunuz mu beni?"

Teyzesinin kocasının bir kelime daha etmesine fırsat tanımadı. Jimin'i odadan çıkmak için çekiştirdi ancak masadaki kutuyu kucaklamadan gitmemişti 18 yaşındaki çocuk. Bu fotoğrafları babasına bırakmayacaktı. Onu ömrü boyunca asla görmeyebilirdi, yine de fotoğrafları bir kenarda saklayacak, ailesi başına bir bela açtığı an reşit olmayan birini gizli gizli görüntüleyen babasını ihbar etmekten gocunmayacaktı.

***

7 ay önce

"Vay, bu bara mı gittin gerçekten?" dedi Jimin birasını yudumlayarak yanına yerleşen kuzenine. Yoongi başıyla onayladı.

"Müzik pek tatmin edici değildi. Dekor da sadece girişte güzel geliyor, zamanla aşırı göz yordu." Jimin kaşlarını kaldırdı ona. Baya detaylı incelemiş olmalıydı barın yapısını çocuk. Hesabın son paylaştığı fotoğrafın altındaki bir yoruma takıldı gözü.

"Biri şey yazmış, buranın tek olayı görüntü, gerçekten müzik dinlemek isteyen gidip V'yi dinlemeli bence. V kim Yoongi?" Hiç duymadığı isimle omuz silkti diğeri. Yeni yeşile boyattığı saçlarını karıştırdı.

"Bilmem. Barın ya da solistin hesabını yazmışlar mı?" Jimin dudaklarını öne uzatırken yoruma gelen yanıtları inceledi. Hepsi az çok benzer şeyler söylemişti ancak bir kişi de etiketlememişti bahsi geçen kişiyi.

"Bu barın solisti takip ediyor mudur sence onu?" Yoongi öne eğilip telefonu Jimin'in elinden aldı. Biraz göz gezdirdiğinde bulabilmişti barın adını. Parmağı barın kullanıcı adına dokunurken Jimin'e çevirdi başını.

"Neden bu kadar merak ettin ki bir anda? Canlı müziğe ilgin olduğunu bilmiyordum." Jimin gülümsedi. Yoongi'nin açılan ekranda barın takip ettiklerini aradığı görünüyordu. Gözüne takılan kullanıcı adını işaret etti heyecanla.

"Bak bak singer v yazıyor, o değil mi?" Yoongi kuzeninin anlamsız heyecanına afalladı ve çocuğun hesabına girdi. Bu sırada homurdanıyordu.

"Ne heyecandır bu ya? Sanki tanıyorsun adamı." Gördüğü yüzle duraksadı. Jimin konuştuğunda cümlesi bir fısıltıdan ibaretti.

"Gerçekten tanıyorum onu." Babasının kutunun üzerine yazdığı ismi sayıkladı ardından. "Kim Taehyung o, ta kendisi."


Finale yaklaşırken hızımızı biraz artırdık ama umarım ağaca toslamayız ^.^

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Song For You ~ VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin