Medyaya bir şarkı bıraktım, bölümde geçen şarkı bu.
İyi okumalar...
"İyi misin?" Titreyen beden bir anda duraksadı. Yanındaki yeşil saçlıya çevirdi bakışlarını.
"Jungkook biliyor mu geldiğimi?" Yoongi başıyla onaylamıştı onu. Ardından yeterli gelmemiş olacak ki, kelimelere döktü onayını.
"Biliyor ama senin yanına bile gelmeyecek. Herkesi yöneteceğini söyledi. Merak etme, sen istemediğin sürece kimse seninle konuşmaya çalışmayacak. İstersen onu sadece uzaktan görürsün ve eve döneriz." Jimin kuzeninin kolunu tuttu.
"Şu an böyle şeyler söyleme. Henüz onu görmedim Yoon, ne hissedeceğimi bilmiyorum. Onu görmeye hazır mıyım, bunu bile bilmiyorum." Yeniden vücudunu bir titreme sardı. Hava önceki günlere göre daha serindi, belki de bu yüzden titriyordu ince giyinen çocuk. Üstündeki gömleğin açık üç düğmesini kapatmak istemediğinden bar girişine ilerledi. Yoongi birden harekete geçen kuzenine iki uzun adımda yetişmişti.
"Tamam, tamam. Giriyoruz. Jim, bak..." Jimin lafını bıçak gibi kesmişti onun.
"Biliyorum, kötü hissedersem eve gideceğiz ve ben istemediğim sürece beni görmezden gelecekler. Anladım Yoongi, kes artık şunu. Seni düşünmekten kendi hislerime odaklanamıyorum." Yoongi sustu. Tek bir kelime daha söylemediğinde Jimin onun daha fazla konuşmayacağını anlamıştı.
Sesli, titrek bir nefes verdi. Ardından derin bir nefes daha çekmişti ciğerlerine. Barın tanıdık kokusu burnuna dolarken çılgın bir kalabalıkla çevrili olmadığını gördü alanın. Saat dokuza geliyordu. Taehyung normalde bu saatte sahneye çıkmak için hazırlanırdı ancak sadece orkestranın olduğu sahne Jimin'e bomboş göründü. Aradığı bedeni bulmak için kalabalığı taradı, yoktu. Neredeyse adımları kendisinden bağımsız koridora yönelecekti. Bedeni bir sinyal verdiğinde bar tezgahının bir metre gerisinde duraksadı.
Jungkook'la göz göze geldi. Çocuk anında dikkatini onun üzerinden çekmişti ancak kendisine dikili kalan başka bir çift göz inat edecek gibi duruyordu. Az önce aldığı derin nefesi titreyerek verirken bir daha nefes alamayacağını biliyordu Jimin. gözleri kesiştiğinde onun bulunduğu alan sanki parıldamış, uzun boylunun olduğu alan bir spot lambasıyla aydınlatılmıştı. Olan bu değildi, gerçekte gayet loş bar ortamında birbirlerine bakıyorlardı ancak aşkın bu etkisini izledikleri bir diziden biliyordu ikisi de. Aşık olduğunuzda o kişinin etrafında bir ışık belirirdi ve etraftaki her şey bulanıklaşırdı. Jimin Taehyung'un yoğun bakışları altında düşecek gibi hissetti. Yere yığılan ruhunun aksine bedeni dimdik ayaktaydı. Taehyung'sa...
Bar sandalyesindeki beden Jimin'i gördüğü anda sağır olmuştu. Etrafın sesi önce bir uğultuya, ardından sonu gelmez bir sessizliğe dönüştü. Normalden daha yüksekte kalan sandalyede dengesini yitirdi. Düşen bedenini bar tezgahına tutunarak durdurmaya çalışsa da düşüşünü engelleyememişti. Ancak yere yumuşak bir iniş yapması Jimin sayesindeydi. Çocuğun endişeli gözleri yüzünde gezinirken ağlamak istedi. Bir aydır her gece döktüğü gözyaşları kurumuş olmalı ki tek bir damla akamadı yanağından. Belki de umudunu yitirmişti. Jimin şimdi buradaydı ama kendisine dönecek miydi? Sanmıyordu. Onu affedeceğini, o gün kurduğu o korkunç cümleyi geri alabileceğini hiç sanmıyordu. Jimin de zorlamıştı ama atak etkisindeydi çocuk. Onun hastalığını bile bile kabul etmişti bu kadar yaklaşmayı, bilerek atmıştı inatla tüm adımlarını. Jimin onu defalarca itmek istese de izin vermemişti. Birdenbire o cümleyi kurup öylece gittiği için pişmanlığı ruhunu asla terk etmeyecekti.
Jimin de kendini suçluyordu benzer bir şekilde. Taehyung onu bırakmıştı belki ama yeterince dayanmamış mıydı uzun boylu çocuk? Söylediği cümle sinir anında çıkmıştı ağzından. Onu sadece gittiği için suçlayabildi bu yüzden günlerdir. Bir kere bile onunla iletişime geçmeye çalışmadığı için, bir kez olsun yanlışlıkla bile aramadığı için. Ancak tam da şu an, geçivermişti hepsi. Taehyung karşısında yıkılmış bir halde, omuzlarını düşürerek yerde otururken Jimin tüm suçlamaları akladı zihninde. Ona yaklaştı. İtilmeyi beklemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Song For You ~ Vmin
FanfictionŞarkılarını sarhoş bir kalabalığa söylerken kalabalığın içinde olmaması gereken birini görsen ne yapardın? Söylemeye devam mı ederdin yoksa gidip onu oradan çıkarır mıydın? Muhtemelen şimdiye dek kendine sorduğu en zor soru buydu ve cevabını kendisi...