Gelecek bölümler için ithaf isteyenler buraya bir emoji bırakabilir. :)
İyi okumalar.
☯ ☯ ☯
"Söylediklerimi anladın, değil mi Nadia?"
Kafa sallayarak onayladım. Heyecandan kalbim ağzımdan çıkacaktı.
Eğlence bitmişti ve ben Prens'in odasına doğru yürüyordum. Anna yapacaklarımı tekrar tekrar söyleyerek aklıma kazıyordu.
"Bu yol senin yolun Nadia. Bu yolun sonu, senin özgürlüğün. Eğer uslu bir kız olursan ve prense bir erkek evlat verirsen, değil bu krallığa tüm cihana hükmedeceksin."
Hiçbir şeye kulak asamıyordum şu an. Her an bayılacakmış gibi hissediyordum.
Kral, kraliçe ve çocuklarının odaları için en üst iki kat kapatılmıştı ve daha özenle koruyorlardı. Ben, girdiğimiz holde Prens Alex'in odası olduğunu düşündüğümden durmuştum fakat Prens Alex'in odasının en üst kat olduğu söylenmişti. İki kardeşi de bu kattayken onun en üst katta yalnız kalması, üstünlüğünü mü gösteriyordu? Kral ve Kraliçe dahi Prens Alex'in alt katında, çocuklarının katında kalıyordu.
Anna'yı içeri almamışlardı ve yalnız kalmıştım. Merdivenleri bir bir çıkarken, hem elim hem ayağım titriyordu.
Her köşe başında elleri kılıçlı muhafızlar vardı ve bu beni daha çok korkutuyordu.
Üzerimde dansöz kıyafetleri olmasına rağmen hiçbiri dönüp yan gözle bakmamıştı. Sanırım bu onların ahlak seviyesini değil, Prens'ten korku seviyesini gösteriyordu.
Adımlarım odanın önünde durduğunda, muhafızlar kapının önünden iki yana çekildi.
Birbirine kenetli ellerimi çözerek kendimi sakinleştirme adına derin bir nefes aldım.
Muhafız kapıyı üç kez tıklattıktan sonra, içeriden "Gir!" komutu geldiğinde kapıyı iki yana açtı.
Görüş açıma direkt olarak heybetli prens girdi. Elleri arkasında birleşik, arkası dönük, camdan dışarıyı seyrediyordu. Halkını ve de hüküm sürdüğü topraklı izlemek keyif veriyor olmalıydı.
Saçmalama da içeri gir Nadia! Diyen iç sesimi onaylayarak içeriye üç küçük adımda girdim. Kapılar arkamdan kapandığı an, Anna'nın dediği gibi ellerimi önümde birleştirerek reverans yaptım.
Prens'in bana döndüğünü hissettiğimde, ne kafamı kaldırdım ne de onun önünde eğilmiş bedenimi.
Dibime kadar girdiğindeyse, yine Anna'nın dedikleri doldurdu zihnimi.
Dizlerimin üzerine çökerek, pelerininin eteğini avuçladım ve kıpkırmızı dudaklarıma götürdüm.
Ben Nadia. Nadia Milenova. Hayatımda ilk kez birinin önünde diz çöküyorum. Richard Krallığı baş veliaht prensi Alexander Richard'ın önünde.
Bu beni nedenini bilmediğim şekilde gocundurmuyor. Belki sadece ben değil, tüm ülke onun önünde diz çöktüğündendir.
Prens eğilerek çenemi kavradı ve onunla birlikte doğruldum. Başım hala öne eğikti. Kafamı kaldırsam o zift karası gözlere bu kadar yakından bakabilir miydim ki?
Çenemi tutan elleri, kafamı kaldırdığı an sanki içimden bir şeyler koptu. Buraya hiç gelmemeliydim. Ölesiye dayak yeseydim, yine de gelmeseydim. Çünkü bu Prens karşısında dilim lal olmuşken ona nasıl karşı çıkıp beni göndermesini isteyecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RİCHARD KRALLIĞI (TAMAMLANDI)
Narrativa StoricaKorsanlar tarafından kaçırılıp, krallığa satılan Nadia ve krallığın büyük veliaht prensi Alex'in hikayesi.. Alex'in müstakbel prensesi, Alex'e bir evlat veremediğinden ötürü yeniden bir harem kurulur ve köle pazarlarından yeni cariyeler alınır. Nadi...