XXVII

14.5K 869 344
                                    

"Başka bir arzunuz var mı Majesteleri?"

Aynadaki aksimi seyrederken kafamı sağa sola sallayarak reddettim. "Hayır. Çıkabilirsiniz."

Nedimeler odayı saniyeler içinde terkettiğinde sandalyeye çöktüm. Onunla birlikteliğimizin üzerinden üç gün geçmişti. Üç gündür onu göremiyordum. Alex büyük bir hırsla savaş hazırlıklarına girişmişti ve sınırları ziyaret ediyordu.

Bugünse Jack'e söz verdiğim gibi Richard Krallığı'nın gelmiş geçmiş en büyük maskeli balosu vardı. Alex'e sabah mektup yollatmıştım ve cevabı az önce elime ulaşmıştı.

Mektupta saltanat devrimizin ilk davetine birlikte katılmamız gerektiğini yazmıştım.

Cevap olarak aldığım mektuptaysa şunlar yazıyordu;

Kraliçe Nadia'ya,

Ülke refahımız ve ordu donanımımız adına sınır birliklerinde olmam gerekmekte ve baloya katılımım mümkün olmamaktadır. Eminim ki siz kıymetli Kraliçe'miz beni büyük bir gururla temsil edeceksiniz.

Gözlerim kağıda yeniden kaydığında göz devirdim. Onu deli gibi özlemiştim ve bu normal değildi. Mektubunda resmi konuşmuştu ve bu beni üzmüştü.

Buna üzülmemem gerekiyordu. Onu özlememem gerekiyordu. Onunla birlikte olmam büyük bir hataydı. Gardımı düşürmeye başlamıştım.

Sıkıntılı bir nefes daha vererek ayaklandım. Herkes beni bekliyordu. Ve de Kral'ını. Aşağıya tek indiğimde sarayda dedikodular başlayacaktı. Kral Alex, Kraliçe Nadia'yı evliliğin ilk haftası yalnız bıraktı.

Gülümseyerek eteğimi düzelttim ve kapıya doğru yürümeye başladım. Krem rengi elbisem ve yalnızca gözlerimi kapatan maskemle odadan dışarı çıktım. Yüzümde tonlarca maske vardı ve şimdi taktığım bu maske, görünmez diğer maskelerime kalkan olmuştu.

Boş saray koridorlarından anlaşıldığı üzere herkes baloya katılım sağlamıştı. Sözüme itimat edilmesi beni mutlu ediyorken gecenin ilerleyen saatlerinde olacaklardan geriliyordum.

Koridorları aşıp balo salonunun önüne geldiğimde duraksayarak derin bir nefes aldım. Sakin olmalıydım. Ufacık bir tedirginliğim canıma dahi mâl olabilirdi.

Salonun devasa kapısındaki muhafızlara başımla işaret verdiğim an kapılar ardına kadar açıldı. Girişte hazır bir şekilde içeriye girmemi bekleyen ekip anında işe koyulduğunda borozanların iç ürperten sesi salonu kapladı. Uşak gür bir sesle "Kraliçe Nadia Hazretleri!" diye bağırdığında salondaki müzik ve insan sesleri sustu.

İçeriye adımladığımda görüş alanıma giren eğilmiş başlar ve kırılmış dizler oldu. Aylardır beklediğim andı bu an. Çektiğim eziyetlerin mükafatıydı. Canımdan giden cana karşılıktı.

Yüzüme ufak bir gülümseme takınarak merdivenlere yöneldim ve eteklerimi tutarak inmeye başladım. Başlar kalktığında herkesin bir anda görüş açısına girmiştim. Salondaki borozan sesine karışan fısıldaşmaların konusunun adımın Nadia olduğu kadar davete tek katılmam olduğuna emindim.

Merdivenler bittiğinde yüzümdeki gülüşü genişleterek konuşmaya başladım. "Ne mutlu ki Richard Krallığı'nda yüzler gülüyor, danslar ediliyor."

İnsanları tek tek süzmeye başladım. "Umuyorum ki neşemiz her daim yerinde olacak ve bu eğlenceleri sık sık tekrarlayacağız."

Bakışlarım insanların arasında dolaşırken tanıdık bir sima görüş alanıma girdi. Öfke aniden vücuduma bastırıyorken boğazımı temizledim ve gözlerimi Prenses Maidy'nin meydan okuyan gözlerine kenetledim. "Yardıma muhtaçlara, yolda kalmışlara, açta ve açıktakilere her daim yardım eli uzatan İngiltere Hanedanlığını Tanrı nice kutsal nimetleriyle ödüllendirsin. İyi eğlenceler!"

RİCHARD KRALLIĞI (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin